Bonoda Her İki İmzanın da Açığa Atılması - Şirket ve Temsilcisinin Sorumlu Olduğu


İtiraz ve Şikayet, Menfi Tespit, İstirdat davaları, İtirazın Kaldırılması ve İtirazın İptali davaları, İlamlı, İlamsız Takip, İcra Takibi Hakkında Temel Bilgiler, Takibin Kesinleşmesi, Taahhüdü İhlal vb.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hepsihukuk
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 2291
Kayıt: 28 Mar 2021, 13:29
İletişim:

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2012/23140
KARAR NO: 2012/40259


Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi N.D.G. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacalı tarafından üç adet bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçlulardan Hacı Ramazan Özdoğru'nun süresinde başvurusu ile senet üzerinde yer alan imzaların şirket adına atıldığını, kendi adının sonradan senet üzerine yazılmış olduğunu, bu nedenle kefil olarak sorumluluğu olmadığını, ayrıca böyle bir borcun da olmadığını ileri sürerek borca itiraz etmiştir. Mahkemece borçlunun imza örnekleri temin edilerek imza incelemesi yaptırılmış, Adli Tıp Kurumundan buna ilişkin olarak alınan rapor doğrultusunda imzaların borçlunun eli ürünü olduğu anlaşılmış ise de isminin eli ürünü olmadığından bahisle itirazın kabulü ile takibin iptaline ve alacaklı aleyhine inkar tazminatı ile para cezasına hükmedilmiştir.






Somut olayda, borçlunun dava dilekçesinde imza inkarı olmadığı gibi, aksine keşideci şirket yetkilisi olduğu için bonoları imzaladığını dile getirmiş, ancak isminin sonradan kefil olarak bono üzerine yazıldığını, eğer imzalardan kefil olarak sorumlu tutulacak ise, keşideci asıl borçlu adına imza kalmayacağından kendisinin de sorumlu olmayacağını ileri sürmüştür. Mahkemece, borçlunun bu başvurusu “borca itiraz” şeklinde nitelendirildiği halde imza inkarı varmışcasına imza incelemesi yaptırılmıştır.

TTK.nun 690. maddesi göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken TTK.nun 592. maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkündür. Tamamen doldurulmamış bono tedavüle çıkarken anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile kanıtlanmadığı sürece, bono üzerinde yazılı vade, tanzim gibi tarihler gerçekliğini ve varlığını korur.

Öte yandan, TTK.nun 688/7. maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için "senedi tanzim edenin imzasını" ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak kabul edilmemiştir. TTK.nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken 589.maddesi gereğince şirketin münferiden temsile yetkili temsilcinin şirket adına atmış olduğu imza dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK.nun 690.maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 613 ve 614/1.maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadının yazılması gerekli değildir.


Senedin keşideci bölümünde şirket ve şirket temsilcisinin (aynı kişinin) elinden çıkmış iki imzasının bulunması halinde ve imzalayanın şirket temsilcisi olması durumunda imzalardan bir tanesinin şirketi, açığa atılan diğer imzanın da imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü zorunludur. Zira, senetteki borçtan sorumlu olmak için keşidecinin tek imzası yeterli olup birden fazla imza atılmasına gerek bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından açığa atılan imza aval olarak değerlendirilir (HGK.nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı).

Somut olayda, takip dayanağı bonolarda her iki imzanın da açığa atıldığı görülmektedir. Bu durumda, yukarıda açıklanan kural gereğince itiraz eden borçlunun şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

O halde, borçlunun başvurusunun borca itiraz olduğu sabit olduğuna göre ve İİK'nun 169/a maddesi kapsamında itirazını da ispatlayamadığından itirazının reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece imza inkarı olmadığı halde, senetler üzerindeki imzalara ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak, borçlunun adının ve soyadının kendi eli ürünü olmadığından bahisle itirazın kabulüne dair yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Ayrıca, borçlunun imza itirazı olmadığı halde imza incelemesi yaptırılarak alacaklı aleyhine inkar tazminatı ve para cezasına hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır. Kaldı ki, mahkemece hükme esas alınan 04.04.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan raporda, imzaların borçluya ait olduğu dahi tespit edilmiştir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Genel İcra Hukuku” sayfasına dön