13. Hukuk Dairesi 2016/14908 E. , 2019/12357 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/14908 E. , 2019/12357 K.


'İçtihat Metni'



MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACI-KARŞI DAVALI : ... vekili avukat ...
DAVALI-KARŞI DAVACI : ... vekili avukat ...


Taraflar arasındaki itirazın iptali ve alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın asıl davada reddine, birleşen davada kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı-karşı davalı, alacağının sağlanması amacıyla Düzce 2.İcra Müdürlüğü’nün 2013/8 Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında ilamsız icra yoluyla icra takibine geçildiğini, borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçlunun itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu, yapılan sözleşme gereği davalı borçlunun borcunun bakiye 8.950,00TL’sini ödemediğini ileri sürerek; itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı; taşınmazın satış bedelinin 27.7.2012 tarihli resmi satış senedi ile birlikte karşı tarafa tamamen ödendiğini, resmi satışta da bedelin tamamen alındığının belirtildiğini savunarak asıl davanın reddini dilemiş, karşı davasında, davacının bağımsız bölümü 2012 yılı Ağustos ayı sonunda anahtar teslimi teslim etmesi gerekirken teslim etmediğini, kirada oturduğu için 16.9.2012 tarihinde şantiye halinde bulunan apartmana taşınmak zorunda kaldığını, halen bir çok eksiklik olduğunu, binanın çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmalarının tamamlanmadığını, oturma odasında kalitesiz malzeme kullanıldığını, parkelerin düzgün yapılmadığını, pervaz ve duvar arasında boşluklar olduğunu, dairenin badana boyasının kaliteli olmadığını, banyoda tesisattaki sorun nedeniyle su sızdırdığını, yatak odasında rutubet olduğunu, balkon ve banyo zeminleri iyi yapılmadığından su giderinin düzgün su akışı yapmadığını ileri sürerek; 7.500,00 TL manevi tazminat ve belirsiz alacak olarak da 1.000,00 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 27.1.2016 tarihli dilekçesi ile maddi zarara ilişkin talebini 10.534,54 TL olarak artırmıştır.
Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, 10.534,54TL alacağın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl davada davacı, davalıya 128.500,00 TL bedelle taşınmaz sattığını, davalının bakiye 8.950,00 TL’yi ödemediğinden bahisle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Mahkemece, 01.05.2012 tarihli sözleşmenin adi senet hükmünde olduğu, 27.07.2012 tarihinde tapu sicil müdürlüğünde resmi şekil şartına uymak suretiyle dava konusu taşınmazın devrinin gerçekleştirildiği, resmi senidin aksine davacının bakiye alacağına ilişkin delil sunamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 01/05/2012 tarihli sözleşme adi yazılı şekilde yapılmıştır. Her ne kadar gayrimenkul satışına ilişkin sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerekli ise de, dava konusu taşınmazın resmi şekilde tapuda 25/07/2012 tarihinde satışı gerçekleştiğinden ötürü, bahse konu imzalanan adi yazılı sözleşme ödeme konusunda geçerli hale gelmiştir. 01.05.2012 tarihli sözleşmede taşınmazın davalıya 128.500,00 TL bedelle satıldığı kararlaştırılmış olup, bedelin ödendiğini ispat yükü davalı taraftadır. Resmi satış senedinde satış bedeli 30.000,00 TL olarak gösterilmiş olup, resmi satış senedinde bedelin ödendiği yazılı ise de bu durum sadece 30.000,00 TL ödendiğine ilişkindir. O halde mahkemece, adi yazılı senetteki taşınmaz satış bedeli dikkate alınarak bu bedelin ödendiğine ilişkin ispat yükünün davalı tarafta olduğu gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ispat yükü tersine çevrilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Karşı davada davacı; taşınmazda eksiklikler bulunduğundan bahisle maddi zararının giderilmesini istemiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazda meydana gelen değer düşüklüğü hesaplanarak mahkemece sonuca gidilmiştir. Oysaki, davalı-karşı davacı karşı davasında uğramış olduğu maddi zararının giderilmesi talebinde bulunmuş, hangi seçimlik hakkını kullandığına ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır. Dava tarihinde yürülükte bulunan 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinde, malın ayıplı olması durumda tüketici tarafından kullanılabilecek seçimlik haklar düzenlenmiştir. Bu seçimlik haklarda tüketici; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Açıklandığı şekilde tüketici seçimlik haklarından herhangi birisini kullanabilecektir. Öğretide ve uygulamada da kabul edildiği üzere tüketicinin seçimlik haklarını tek yanlı ve varması gereken bir irade açıklamasıyla kullanması gerekmektedir. Tüketici bu haklardan hangisini seçtiğini, bir kez bildirmekle, seçim hakkını kullanmış olur ve artık tercihini değiştiremez. Çünkü, satıcı kayıtsız şartsız, bildirilen tercihi yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle tüketicinin seçim hakkı, bir kez kullanılmakla sona ermekte ve onun yerine tercih ettiği hak geçmektedir. Bu özelliği nedeniyle, tüketicinin seçimlik hakkının yenilik doğrucu (inşai) haklardan olduğunu söyleyebiliriz.
Ne var ki, mahkemece, karşı davacıya hangi seçimlik hakkını kullanacağı hususu açıklattırılmamıştır. O halde mahkemece, karşı davacının davasını neye hasrettiği açıklattırılıp, seçimlik hakkını ne şekilde kullandığı sorularak, hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 180,20 TL harcın davacı-karşı davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön