13. Hukuk Dairesi 2016/17296 E. , 2019/10433 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/17296 E. , 2019/10433 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalının eşi aleyhine açacağı boşanma davası için davalı ile aralarında vekalet ücret-hizmet sözleşmesi imzaladıklarını, davalı için ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/68 Esas sayılı dosyası ile Boşanma, Katkı payı ve Eşya davası, 2010/114 Esas sayılı dosyası ile Katkı payı davaları açtığını, bu dosyaların yargılamaları sırasında bütün işlerini takip ettiğini, davalının ceza soruşturmalarında ifade aşamasında dahi yanında olduğunu, davalının, haberi olmadan açılan davalardan 22.06.2010 tarihinde feragat ettiğini ve kendisini haksız yere azlettiğini, feragattan duruşma günü olan 28.07.2010 tarihinde haberdar olduğunu, vekaleten aldığı işi dava dilekçelerinin yazılması, davaların açılması ile sınırlandırmadığını, Tapu Sicil Müdürlüğüne, ..., ...Bankası ve ...'na elden takipli müzekkereler aldığını, yaptığı masraflar için davalı-borçludan herhangi bir bedel almadığını belirterek hak ettiği vekalet ücreti alacağının ve davalı adına yaptığı masrafların tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 2.062,58 TL masraf alacağı ve 5.590,00 TL vekalet ücret alacağı olmak üzere alacağın 22.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan vekalet ücreti alacağına ilişkindir. Mahkemece, davacı ile davalı arasında, davalı adına açılacak davalar için vekalet ücreti-hizmet sözleşmesi düzenlendiği, davalı tarafça vekalet ilişkisi devam ederken davalının asil olarak kendisi ve eşi tarafından davalardan feragat edildiği ve davacıyı azlettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda vekalet ücret alacağı hesaplanırken taraflar arasında akdedilen sözleşmenin dikkate alındığı gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Boşanma davasının özelliği gereği tarafların boşanmaya zorlanması mümkün değildir. Aksine yasa gereği hakimin tarafları evlilik birliğini devam ettirmeye davet etmesi gerekir. Boşanma davalarında aslolan öncelikle tarafların barışmaları ve aile birliğinin devam etmesidir. Davanın boşanma davası oluşu, Anayasa'nın aile birliğinin korunmasına ilişkin hükümleri, aile birliği esas olup, TMK 166. maddesi gereğince hakimin gerektiğinde boşanmanın mali sonuçları konusunda müdahale edebileceği gibi, gerekli gördüğü değişiklikleri yapabileceği,yine TMK’nin 182 maddesinde hakime takdir yetkileri verilmiş olması sözleşmede tarafları boşanmaya teşvik eden hükümlerin yer almaması gerektiği, bütün bu hususlar değerlendirildiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin davalı açısından bağlayıcı olmayacağı kabul edilmelidir. Bu nedenlerle tarafların boşanma davasından vazgeçmeleri nedeniyle davacı avukatın sadece maktu vekalet ücreti talep edebileceği ve boşanma ile birlikte talep edilen maddi ve manevi tazminat ve nafaka istemlerinin ise, boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki talepler olup,harca tabi olmadığı gibi, vekalet ücreti yönünden de dikkate alınamayacağı,feragat ile sonuçlanan katılma alacağı davasında ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, Mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay'ın sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir.
Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı,değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 s.lı HMK'nin 30. m) bekletici mesele yapılmalıdır.
Tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davacı vekil tarafından yürütülen katılma alacağı davası henüz boşanma davası sonuçlanmadan, boşanma davası ile birlikte açılmış ve boşanma dosyasından tefrik edilmiştir. Boşanma davası da tarafların vazgeçmesi ile sonuçlanmıştır. Aile birliğinin devamı esas olup, bunun gerçekleşmesini önleyecek şekilde sözleşme yapılmasının davalı açısından geçersiz olması da dikkate alınarak, boşanma davası sonucuna bağlı katkı payı alacağına yönelik yapılan vekalet ücreti alacağına dair sözleşme de geçersiz olup, davacı açıklanan nedenlerle ve ön koşulun oluşmadığı katılma alacağı davası için davalıdan ancak maktu vekalet ücreti talep edebilir. Mahkemece, bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön