13. Hukuk Dairesi 2016/21865 E. , 2019/9979 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/21865 E. , 2019/9979 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca ve davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı banka vekili, davalıların mirasbırakanının kullandığı tüketici kredisi nedeniyle ödemesi gereken kredi taksitlerini ödememesi nedeniyle keşide edilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, davalı mirasçılar ile dava dışı mirasçı aleyhine başlatılan takibe davalıların itiraz ettiklerini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, kredinin kullanımının hayat sigortası yaptırılması şartına bağlandığını, miras hakkından feragat ettiklerini savunarak; davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, takibe yapılan itirazın kısmen iptali ile asıl alacak ve ferileri dahil toplam 23.310,77 TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin ve sair taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava, kullanılan tüketici kredisinden kaynaklanan taksitlerin süresi içerisinde ödenmemesi nedenine dayalı, kredinin kalan taksitlerinin tamamının tahsili amacına yönelik davalı mirasçılar aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali isteğine ilişkin olup, mahkemece, mirasçı konumunda olan davalıların yasal süresi içinde mirası reddetmedikleri gerekçesi ile sonuca gidildiği görülmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) ret hakkı başlıklı 605. maddesi “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır ” düzenlemesini içermektedir. Bu hüküm bir karinedir. Bir çok yargı kararlarında ve bilimsel görüşlerde bu ret, hükmi ret olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, “hakiki redde” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu “hükmi reddin” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599) yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla ya da Türk Medeni Kanunu’nun 610.maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen ret etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi, bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir.(HGK' nın 16.04.2008 tarih 2008/332-436 Esas ve Karar sayılı kararı). Bu kapsamda, mahkemece yapılacak iş, mirasbırakanın ölüm tarihinde terekenin borca batık olup olmadığı, ödemeden aczi ve malvarlığına ilişkin olarak, mirasbırakanın ikamet ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerden kapsamlı ve objektif bir şekilde (tapu sicil müdürlüklerinden, vergi dairelerinden, bankalardan, SGK'dan) zabıta araştırması yapılarak, hasıl olacak sonuç dairesinde, bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmadığı gibi, TMK 28. maddesi uyarınca, ölümle şahsiyet son bulacağından, ölü kişi adına çıkartılan 05.10.2012 tarih 27116 yevmiye sayılı Beşiktaş 17. Noterliğine ait kat ihtarnamesine kıymet verilerek kredinin kalan tüm borçlarından davalıların sorumlu tutulmuş olması da isabetsizdir. Zira bu halde, 4077 sayılı kanunun 10. maddesi şartlarına uygun bir muacceliyet ihtarı bulunmadığından tüm kredi borcu için takip yapılamaz. Ancak davacı, takip tarihinde halen ödenmeyen ya da eksik ve geç ödenen taksitler nedeniyle takip yapma hakkına sahiptir. Keza, davalılar kredinin hayat sigortası ile teminat altına alındığını bildirmiş olmaları karşısında, kredi sözleşmelesine ilişkin tüm bilgi ve belgelerin bankadan istenilmesi, gerçekten yapılmış bir hayat sigortası olup olmadığı hususu üzerinde durularak karar verilmesi gerekeceği de açıktır. Hal böyle olunca, usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
Souç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olamadığına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön