13. Hukuk Dairesi 2016/17436 E. , 2019/5723 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
oDavacılar, müteveffa ...’nın davacı ...’in eşi, davacılar ...ve...'in babası olduğunu, müteveffanın doğuştan aort kapağı rahatsızlığı olduğunu, davalı ...’dan randevu alındığını, ameliyat riski olmadığının bildirildiğini ve görüşmelerinin ardından müteveffanın 02.12.2012 tarihinde davalı ... ...Hastanesine yattığını, ameliyatının 3 saat süreceği söylenmesine rağmen 9 saat sürdüğünü, ameliyatın risk taşımadığı bildirilmesine rağmen daha sonra çok zor geçtiğinin bildirildiğini ve bu zamana kadar yaşamasının mucize olduğunun söylendiğini, yapılan ameliyatın ve tedavinin yanlış olduğunu ve bunun neticesi olarak ölüm gerçekleştiğini, müteveffanın ameliyat tarihinde 39 yaşında olduğunu, davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek; davacı eş için 90.000,00-TL ve her bir çocuk için 70.000,00-TL olmak üzere toplam 300.000,00-TL manevi tazminatın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, iade edilmeyen 7.000,00-TL ameliyat gideri ile sonradan arttırılmak üzere her bir davacı için 1.000,00'er TL toplam 11.000,00-TL maddi tazminatın ölüm tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacılar, ...’nın davalı doktorlar tarafından yapılan ameliyat sonrası vefat ettiğini, davalıların kusur ve ihmali sonucu ölümün gerçekleştiğini ileri sürerek, uğradıkları maddi ve manevi zararların tazminini istemişler; davalılar kusur ya da ihmalleri olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, ... Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ... 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu'ndan alınan rapora göre davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, TBK'nun 510. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Dosyada mevcut ... 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu'ndan alınan raporda, 'kişiye ...Hastanesi'ne müracaatında gerekli tetkik ve konsültasyonların yapılarak hastalığının tanısının konulduğu, ameliyat endikasyonlarının uygun olduğu, ameliyatın uygun bir şekilde yapıldığı, takiplerinin de düzenli bir şekilde yapılmış olduğu, kişinin teşhis ve ameliyat takibinde kalp ve damar cerrahisi uzmanı doktor ...'a atfı kabil kusur bulunmadığı' yönünde kanaat bildirilmiştir. Davacılar, adli tıp raporuna itiraz etmiş, soruşturma aşamasında alınan raporun tüm davalılar yönünden değerlendirme içermediğini belirterek, mahkemeden konu ile ilgili yeniden rapor alınmasını istemişlerdir. Mahkemece, davacıların yeniden rapor alınması talebi dosyadaki raporun yeterli görüldüğü, yeniden inceleme yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bilindiği üzere, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesine göre; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Görüldüğü üzere TBK'nun 74. maddesi uyarınca hukuk hakiminin ceza hukuku kuralları ile bağlı olmadığı, ceza mahkemesi kararları karşısında hukuk hakiminin bağımsızlığı hükme bağlanmış bulunmaktadır. Her ne kadar kanun maddesinde, yalnızca kusur unsuruna değinilmiş ise de bağımsızlık etkisinin uygun illiyet bağı ve hatta fiil yönünden de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Aynı durum, madde metninde zikredilmeyen mahkumiyet kararları için de geçerlidir. Hukuk hakimi, ceza kararlarını ve orada yer alan değerlendirmeleri serbestçe gözönünde tutarak ondan yararlanabilir.
Hukuk hakiminin bağımsızlık ilkesi, ceza hukukuyla medeni hukukun amaçlarının, haksız fiile suçun unsurlarının kabul ve oluşumunun, her iki hukuk dalında yargılama usulü ile delillerin takdirinin farklı olmasına dayanmaktadır. Haksız fiil unsurlarının her iki hukuk dalında ifade ettikleri anlam birbirinden farklıdır.
Hukuk hakimi, ceza kararları karşısında kusurun varlığı ve derecesi, zarar miktarının tayini yönünden bağımsızdır. Maddi fiilin tespitinde hukuk hakimi dilerse, kendi açısından yeni bir tespit ve araştırma yapabilir.
Ne var ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Hukuk hâkiminin, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2012/11-413 Esas ve 2012/901 Karar sayılı ilamı).
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut olayda; davalı ... hakkında taksirle ölüme neden olma suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan ceza soruşturmasında alınan adli tıp raporunda davalının kusuru olmadığı belirtilmiş, ... Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, iddialara yönelik yeterli delil elde edilemediği ve kusur tespit edilemediği gerekçesiyle ... hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, hukuk hakiminin ceza kararları ve oradaki değerlendirmeler ile bağlı olmadığı, kusurun varlığı ve derecesi, zarar miktarının tayini yönünden bağımsız olduğu ve bu nedenlerle maddi fiilin tespitinde dilerse, kendi açısından yeni bir tespit ve araştırma yapabileceği düşünülerek, davacıların iddiaları ve itirazlarını karşılar şekilde, davalı hastanedeki ameliyata ilişkin tüm tıbbi bilgi ve belgeler birlikte gönderilerek, üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, doktorlara atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre, davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bent gereğince davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2016/17436 E. , 2019/5723 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat