13. Hukuk Dairesi 2016/13491 E. , 2019/392 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ve eşinin faizcilik yaptığını, onlardan ameliyat olabilmek için 8 cumhuriyet altını almak zorunda kaldığını, ancak ameliyattan sonra henüz nekahat döneminde iken köyüne geldiğinde baskı ve korkutma ile notere götürülerek emekli maaşının 40 ay boyunca 700,00 TL sini davalıya temlik ettiğine dair imza attırdıklarını, daha sonra bu temliknameyi icraya koyduklarını, yaptığı itirazın da icra mahkemesi kararıyla kaldırıldığını, borcunun 28.000 TL olmadığını, aldığı 8 altının aldığı tarih itibariyle değeri ve işleyecek faizi üzerinden ya da güncel değerleri üzerinden ödemeye hazır olduğunu belirterek icra takibinin iptaline olmazsa 8 altın değerin üzerinden devamına karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı yasal süresi içinde davaya cevaplarını sunmamıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, 2004 sayılı İİK m.72 hükmü uyarınca açılmış menfi tespit davası olup, dosya kapsamından takibe konu taraflar arasında düzenlenmiş 18.01.2013 tarihli noter onaylı temliknamede davacının, halen çalışmakta olduğu Karadere Orman İşletme Müdürlüğünden alacağı maaşlarının, 2013 Şubat ayından başlamak üzere 40 ay boyunca her ay 700,00 TL'sini (toplam 28.000,00 TLyi) davalıya devir ve temlik ettiğini, bedelini nakden ve tamamen aldığını beyan ettiği, davalının 03/05/2013 tarihinde davacı hakkında icra takibi başlatarak 25.900,00 TL asıl alacak 6,39 işlemiş faiz 300,65 TL ihtiyati haciz giderleri olmak üzere toplam 26.207,04 TL'nin tahsilini istediği, davalının yalnızca 8 altın borcu olduğunu başka borcu olmadığını iddia ederek takibe itiraz ettiği, davasında da aynı iddiada olup diğer delillerinin yanında yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır.
Alacağın devri sözleşmesi (akdi temlik), 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 183 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, alacaklının bir borç ilişkisinde borçlunun rızasına gerek duymaksızın, alacağını tasarrufî ve soyut bir işlemle üçüncü bir şahsa devretmesine imkân sağlayan yazılı şekle bağlı bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyle devreden mevcut alacak haklarını devrettiği gibi henüz doğmamış müstakbel alacaklarını da devredebilir. Mevcut bir alacağın devrinde, devir konusu alacak hakkı, yazılı temlik sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte devralanın malvarlığına geçer. Sözleşmenin yapıldığı esnada mevcut olmayan müstakbel alacakların devrinde ise tasarruf işleminin yapıldığı an ile hüküm ve sonuçlarını doğurduğu an arasında bir ayrım yapılmalıdır. Bu halde temlik işlemi hüküm ve sonuçlarını alacak hakkının doğduğu anda doğurur. Yani önceden yapılan tasarruf işlemi sayesinde alacak hakkı, doğduğu anda başkaca bir işleme gerek kalmaksızın devralanın malvarlığına geçer. Öte yandan TBK m. 191 hükmüne göre alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur.
Davanın temelini oluşturan 18.01.2013 tarihli noter onaylı temliknamede davacı, 2013 Şubat ayından itibaren 40 aya ilişkin müstakbel (toplam 28.000,00 TL) ücret alacağının bir kısmını davalıya devretmiş, ancak 03/05/2013 tarihinde davalı tarafından 25.900,00 TL asıl alacak (ve ferileri) için hakkında icra takibi başlatılmıştır. Bu temliknamede borcun ne şekilde ödeneceği hususu ayrıntısıyla belirlendiği halde her bir taksit yönünden alacağın usulünce istenebilir hale gelip gelmediği tartışılmadığı gibi davacı borçlunun usulünce temerrüde düşürülüp düşürülmediği de dosyadaki belgelerden anlaşılamamaktadır. Bu durumda borcun tamamının istenebilir hale gelip gelmediği ve buna bağlı olarak işlemiş faiz hususu sağlıklı olarak çözüme kavuşturulmadan mevcut şekilde davanın reddine karar verilmiş olması hatalıdır. Bu nedenle dosyadaki deliller de incelenerek gerektiğinde bk incelemesi yaptırılarak varsa davacının borçlu olduğu miktar tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2016/13491 E. , 2019/392 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat