13. Hukuk Dairesi 2016/25652 E. , 2019/12227 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/25652 E. , 2019/12227 K.


'İçtihat Metni'



MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
BİRLEŞEN DAVA DAVACI :
BİRLEŞEN DAVA DAVALI : ...


Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Asıl davada davacı, ... Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Dal Merkezi adlı dal merkezini işleten bir şirket olduğunu, davalı ile imzalanan hizmet sunum anlaşmasına uygun şekilde ... kuruluşunda davalı kurum sigortalılarının teşhis ve tedavilerinin yapıldığını, 2011 yılında her ay sonunda gönderilen fatura ve ekindeki hasta dosyalarını inceleyen davalı kurumun, hizmet bedellerinden Ocak 2011 dönemi için 4.617,56-TL, Şubat 2011 dönemi için 1.886,22-TL, Mart 2011 dönemi için 2.965,67 TL, Nisan 2011 dönemi için 4.218,52-TL, Mayıs 2011 dönemi için 16.438,68-TL, Temmuz 2011 dönemi için 2.184,28-TL, Ağustos 2011 dönemi için 14.891,09-TL, Eylül 2011 dönemi için 2.524,83-TL, Kasım 2011 dönemi için 3.444,55-TL kesinti gerçekleştirdiğini, kesinti gerekçeleri olarak, merkezin fizik tedavi uzmanı doktor tarafından çeşitli hastalara konan ve C grubu içinde yer alan femoral sinir lezyonu, siyatik sinir lezyonu ve eklem instabilitesi tanılarının doğru olmadığı, hastanın tedavisinin D grubundan yapılması gerektiğinin gösterildiğini, kesintilere yaptığı itirazların sonuç vermediğini, davalı kurumun tıbbi uygunluk denetimi yapmaya yetkisi olmadığını, kesintiye gerekçe olarak gösterilen hastaların dosyaları incelendiğinde konulan tanı ve uygulanan tedavinin doğru olduğunun ortaya çıkacağını, ayrıca davalı kurum tarafından yapılan kesintilerde bir istikrar bulunmadığını, kesintiye konu işlemlerin birebir aynılarının daha önce incelendiğini ve tarafına ödeme yapıldığını ileri sürerek, alacağından yapılan kesintilerin haksız olduğunun tespitine ve kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek faizleri birlikte 53.171,40-TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı; davalı kurum tarafından hizmet bedellerinden Ocak 2012 dönemi için 8.957,18-TL ve Şubat 2012 dönemi için 14.730,27-TL kesinti yapıldığını, gerekçe olarak fizik tedavi uzmanınca bir kısım hastalara konan tanının doğru olmadığını, hastaların tedavilerinin D grubundan yapılması gerektiği halde C grubundan ücretlendirilmesini gösterdiğini, bunun tıbbi uygunluk denetimi olduğunu, Danıştay'ca tıbbi denetim yapılamayacağına karar verildiğini ileri sürerek, kesintilerin haksız olduğunun tespiti ile 23.687,45-TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, asıl dava ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile asıl dava ve birleşen davada 17.728,08-TL'nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece hüküm kurulurken kısa kararda 'davanın kısmen kabulü ile asıl dava ve birleşen davada 8.037,11-TL'nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,' denilmiş, gerekçeli kararda ise kısa karardan farklı olarak 'davanın kısmen kabulü ile asıl dava ve birleşen davada 17.728,08-TL'nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,' denilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup, bu ise az yukarıda açıklandığı üzere usul ve yasaya aykırıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bent gereğince tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 29,20TL harcın birleşen dava davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön