14. Hukuk Dairesi 2017/5688 E. , 2018/2106 K.
'İçtihat Metni'
.....
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 17.03.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın ... yönünden esastan reddine, davanın ... ve ... yönünden reddine dair verilen 12.07.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 20.03.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacılar vekili, 17.03.2015 tarihli dilekçesi ile davalıya devirden önce müvekkilleri davacılar adına kayıtlı 165 ada 1 parselde kayıtlı tarla vasıfla taşınmaz, 3132 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmaz, 103 ada 1 parselde kayıtlı tarla vasıflı taşınmaz ve 110 ada 3 parselde kayıtlı tarla vasıflı taşınmazların taraflar arasında akdedilen 19/10/2012 tarihli sözleşmeye göre davacılardan ... tarafından kendi adına asaleten diğer davacılara vekaleten davalıya devredildiğini, söz konusu sözleşme edimlerinin davacı tarafından yerine getirilmesine rağmen davalı tarafın edimini yerine getirmediğini, 127 ada 15 sayılı parseli davacıya devretmediği gibi taşınmazı başka bir şirkete devrettiğini, davacı tarafından 16.12.2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğinin davalıya ihtar edildiğini ileri sürerek davacıların mülkiyetinde iken sözleşme gereği davalıya deviredilen dava konusu, davalı adına kayıtlı dört adet tapu kaydının iptal edilerek önceki kayıt malikleri davacılar adına tescilini istemiştir.
Davacılar vekili, davacı ...'ın davacılık sıfatının maddi hataya dayalı olduğundan kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle davacılardan ... ve ...'ın 19.10.2012 tarihli 'hisse devri ve devir bedelinin ödenmesine ilişkin çerçeve anlaşmasıdır' başlıklı sözleşmede imzaları ve taraf sıfatı bulunmadığı gibi diğer davacı ... yönünden ise dava konusu taşınmazların sözleşmeye göre davacı ... tarafından müvekkili adına devredildiğini, sözleşme konusu edimlerin ifası için 1 aylık süre belirlenmesine rağmen müvekkiline bu süre zarfında dava konusu taşınmazların devri için karşı tarafça bir müracaat yapılmadığını, dolayısıyla karşı tarafın zımni olarak da bu talebinden vazgeçtiğini, söz konusu taşınmazın devri için tasarruf yetkisinin müvekkilinde olduğunu, dolayısıyla Borçlar Kanunun 117 ve 125. maddelerinde öngörülen kanuni şartlar yerine getirilmemiş olduğundan, sözleşmeden dönme ve dava konusu taşınmazları talep etme hakkı doğmadığını, davacıya çekilen 31.12.2014 tarihli cevabi noter ihtarnamesi ile belirtildiği gibi davacının sözleşme gereği toplam 950.000 TL borcunu ticari faizi ile ödemeden sözleşme ile yükümlendiği edimlerden kurtulmasının mümkün bulunmadığı, sözleşmedeki tüm edimlerin teminatı olarak tescil edilmiş olan taşınmazların sözleşmedeki edimler tam olarak ifa edilmemiş olduğundan geri istenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sözleşmeye taraf olmayan davacılar ... ve ...'ın sözleşmenin geçersizliğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescil talebinde bulunmalarının taraf sıfatları bulunmadığından mümkün olmadığına, sözleşmenin tarafı ... yönünden ise; sözleşmenin 19.10.2012 tarihinde imzalandığı, aynı gün davalının .....payları davacıya devrettiği; Sözleşmenin lll/3 maddesinde yer alan ..... 127 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 16.04.2013 tarihinde .... Ltd. Şti'ye devredildiği; davacının bu süreçte davalı yana söz konusu taşınmazın devrini talep eden herhangi bir yazılı başvuruda bulunmadığı, çok sonra 16.12.2014 tarihinde 127 ada 15 sayılı taşınmazın devredilmediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirir ihtarnameyi davalıya gönderdiği; davacının 19.10.2012 tarihinden 16.12.2014 tarihine kadar iki yıl sessiz kalıp, iki yıl sonra sözleşmeyi fesh ettiğini bildirerek sözleşme gereğince devrettiği taşınmazları geri istemesinin TMK 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması niteliğinde kabul edilerek, davanın ..., ... ve ... yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, inançlı temlik sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HMK’nun 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununun 146. hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
İnanç da bir sözleşme olup, genel zamanaşımı süresine tabi ise de buradaki sürenin başlangıcı, inanç gösterilenin borcunu yerine getirmeyeceği konusundaki tavrının ortaya çıkması ile başlar. Diğer bir anlatımla, inanç gösteren kişinin hakkına yargısız ulaşabileceği umudunun tükendiği tarih zamanaşımı süresinin başlangıcını teşkil eder.
Somut olaya gelince; dava inançlı temlik yolu ile davalıya devir edilen taşınmazların tapusunun iptali ile tescili isteğine ilişkindir. Dava konusu 3132 sayılı parselin tapu kaydı getirtilmemiştir. Dava konusu diğer taşınmazların 18.10.2012 tarih, 10344 yevmiye nolu resmi senet ile davacılar tarafından davalıya temlik edildiği tapu kaydı ile sabittir. Taşınmazların devri ile ilgili olarak davacı ... ve davalı ... arasında 19.10.2012 tarihli 'Hisse Devri ve Devir Bedelinin Ödenmesine İlişkin Çerçeve Anlaşmasıdır' başlıklı sözleşme düzenlendiği ve bu sözleşmede taşınmazların devrinin hangi sebeplerle gerçekleştirildiği açıklanmıştır. Belirtilen bu sözleşme, yukarıda değinilen 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı temlik sözleşmesi niteliğinde olduğundan, davada dayanılan 19.10.2012 tarihli belge de incelenerek ve tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu belge hiç değerlendirilmeden farklı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1630 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2017/5688 E. , 2018/2106 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat