14. Hukuk Dairesi 2016/14362 E. , 2019/8936 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

14. Hukuk Dairesi 2016/14362 E. , 2019/8936 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.09.2013 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil olmadığı takdirde, irtifak hakkı kurulması, birleştirilen davada davacı ... vekili tarafından davalılar aleyhine 13.03.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 10.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... ... vekili, davalı ..., dahili davalılar ... ve ...ve katılma yolu ile davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, Yenimahalle Karabulut caddesi 57 ada 70 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, taşınmazdaki binayı 1979 yılında yaptıklarını, bina üç katlı olup her bir katının bir davacıya ait olduğunu, 1979 yılından 2010 yılına kadar binayı çekişmesiz bir şekilde kullandıklarını, 2010 yılında yapılan ölçümde binanın 764 parsele 1.08m2, yola 4.01m2, 69 parsele de 14.36 m2 taşkın olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle binada kat mülkiyeti kurulmadığını davalıların 30 yılı aşkın süredir bu duruma ses çıkarmadıklarını, 1979 yılında binayı yaparken belediyeden fen memuru çağırıp yer belirlemesi yaptırdıklarını ve çakılan kazıkara göre inşaatın yapıldığını, iyi niyetli olarak yaptıkları binanın imar uygulaması sonucu komşu parsellere ve yola taşkın duruma geldiğini belirtelerek davalılara ait taşınmazlarda binanın taşkın olarak görülen kısımlarının belirlenecek bedel karşılığında, davalı taşınmazlarından ifrazı ile tapu kayıtlarının iptaline ve kendilerine ait 57 ada 70 parsel sayılı taşınmaza ilavesi suretiyle tesciline olmadığı takdirde irtifak hakkı kurulmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., davacıların kötü niyetli olduklarını, bilerek taşkın bina yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı-birleştirilen dava davacısı ... vekili, temliken tescil davacıları aleyhine açtığı davada 57 ada 70 parsel sayılı taşınmazdaki binanın yola taşkın olduğunun anlaşılması nedeniyle elatmanın önlenmesi kal ve ecrimisil isteminde bulunmuş, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2014/134 Esas sayılı dosya ile açılan bu dava eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Dahili davalılar ... ve ... taşan bina kısmının yıkılmasını istemişlerdir.
Yargılama sırasında, ... Belediyesince 17.03.2015 tarihli ve 2015/60 No'lu karar ile 70 parsele komşu ve krokide A harfi ile gösterilen yol bazları arsanın belediye adına ihdasına ve 3.360,00TL bedelle 70 parsel maliklerine satılmasına karar verilerek, belirtilen satış işlemi gerçekleştirilmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, 1286 ada 69 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının 14.36 m2'lik kısmının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, karar kesinleştiğinde 8.616,00TL'nin davalılar ... ve ... ...'ya hisseleri oranında ödenmesine 1286 ada 764 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının 1.08m2'lik kısmının iptali ile davacılar adına kayıt ve tesicili, karar kesinleştiriğinde 648TL'nin davalılar ..., ..., ..., ... ve ...'e hisseleri oranında ödenmesine, fen bilirkişisi Ahmet Yaman'ın 09.07.2015 tarihli raporunun kararın eki sayılmasına, davalı ... Başkanlığına karşı açılan dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... ve ... ... vekili, dahili davalılar ... ve ...ile katılma yoluyla davacılar vekili temyiz etmiştir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacılar vekilinin katılma yolu ile temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddi gerekmiştir.
2) Davalı ... ile ... ... vekili ile dahili davalılar ... ve ...'ın temyiz itirazlarına gelince;
Dava, TMK'nın 725. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteiğine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda taşkın yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde taşkın yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK’nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen husus uygulama ve doktrinde inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının karşılaştırılması şeklinde değerlendirilmektedir. Kastedilen değer sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle TMK’nın 4., TBK’nın 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde dava tarihine ve objektif esaslara göre tespit ve takdir edilmelidir. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
Taşkın inşaatın yıkılması gerekmiyorsa, mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda belirlenecek bedel arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacılara ait 57 (yenileme ile 1286) ada 70 parsel sayılı taşınmazın dosyada mevcut kadastro beyannamesi ve tapu kayıtlarına göre kadastro tespitinin 06.06.1973 tarihinde dava dışı kişiler adına yapılarak tespitinin 12.12.1973 tarihinde kesinleştiği, davacıların 01.10.1976 tarihinde satın almak suretiyle 1/3'er hisselerle taşınmaza malik oldukları anlaşılmaktadır.
1286 ada 69 parsel sayılı taşınmazda 12.12.1973 tarihinde kadastro tespiti ile ... adına tapuya tescil edilmiş, intikal ve satışlar sonucu davalılar ... ve ... ... adlarına 1/2'şer hisseler ile tapuya kayıt edilmiştir.
1286 ada 764 parsel sayılı taşınmaz evveliyat itibariyle 12.12.1973 tarihinde kadastro tespiti ile oluşan bir kısım parsellerin ifraz ve tevhidi ile oluşmuş, üzerinde yer alan kat mülkiyeti kurulmuş binada bağımsız bölüm maliki olan kişiler davada dahili davalı olarak yer almışlardır.
Davacılar 1976 yılında satın aldıkları taşınmaz üzerine 1979 yılında inşaat ruhsatı alarak bina inşa etmişler, 1984 yılında yapı kullanma izin belgesi almışlardır. İnşaata başlamadan önce belediyeden fen memuru getirerek yer belirlemesi yaptırdıklarına iddia etmişlerse de dosyada mevcut inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi dışında başkaca ölçüm yapıldığına dahil bir belge ve delil bulunmamaktadır.
Çaplı taşınmazlara taşkın inşaat yapılması halinde kural olarak iyiniyet iddiası dinlenmez. Davacıların, 1286 ada 70 parsel sayılı taşınmazı 01.10.1976 tarihinde tapudan satın almak suretiyle edindikleri ve daha sonra 1979 yılında üzerine bina inşa ettikleri dosya kapsamıyla sabittir. Davalılara ait taşınmazların da 1973 yılında kadastro tespitiyle çap ve tapu kayıtlarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıların iyi niyetli olduğu gerekçesiyle temliken tescili davasının kabulüne karar verilmiş ise de, çap kaydı oluşan taşınmazlar üzerine taşkın inşaat yapılması halinde iyi niyetin varlığı kabul edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine görüş ve düşünceler ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2.) numaralı bent gereğince davalı ... ve ... ... vekili ile dahili davalılar ... ve ...'ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön