14. Hukuk Dairesi 2016/7942 E. , 2019/6158 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

14. Hukuk Dairesi 2016/7942 E. , 2019/6158 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31/12/2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18/02/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının 246 ada 1038 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, davalı tarafından 30.12.2014 tarihinde satın alınan 13/32 hissenin davacıya ait ön alım hakkı nedeniyle iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazdaki hissenin satıcı Halkbank’ın internet sitesinde uzunca bir süre yayınlandığını ancak hissedarlardan hiçbirinin almak istemediğini, davalının 30.12.2014 tarihinde hisseyi satın aldığını, resmi olarak satın aldıktan sonra diğer tüm hissedarlara ihtarname göndererek taşınmazı satın aldığını bildirdiğini, tüm bu aşamalardan haberdar olan davacının resmi satış işleminin gerçekleştiği tarihinden bir gün sonra 31.12.2014 tarihinde bu davayı açtığını, davacının iyi niyetli olmadığını, dava konusu taşınmazın hissedarlar arasında fiilen taksim edildiğini, öncelikle davanın reddine, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi halinde davalıya ödenecek bedelin tapuda gösterilen değer üzerinden değil tespit edilecek rayiç değer üzerinden belirlenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hakim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu nedenle hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılacak iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesinde ''Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması'' düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150/1 maddesinde, ''Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir'' düzenlemesi getirilmiş olup, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez' hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda ifade edilen usul hükümlerinden anlaşılacağı üzere, tarafların duruşmalarda hazır olmaları halinde bir sonraki duruşma günü ve saati taraflara tefhim edilmek suretiyle bildirilir. Taraflardan biri veya vekili mazereti nedeniyle belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiş, mazeret dilekçesi göndermiş, mahkemece de bildirilen mazeret kabul edilmiş ise, mazeret bildiren tarafa tensip edilecek duruşma gününün davetiye ile bildirilmesi gerekir. Gelmeyen tarafın mahkeme gününü kalemden ya da UYAP ortamından öğrenmesi şeklinde karar verilemez. Zira duruşma gününün gelmeyen tarafa davetiye ile bildirilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Yasada bulunmayan bir kurala dayanılarak duruşma gününün kalemden öğrenilmesi veya UYAP üzerinden öğrenmesi taraflardan istenemez.
Mazeret bildiren tarafın mazeretinin kabulüne karar verilen duruşmada kesin süre öngörülmüş ve bu kesin sürenin kaçırılması halinde davanın redine karar verileceği de ihtar edilmiş ise; bu ihtaratın hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak tebliğ edilmesi gerekmekte olup Uyap ortamından öğrenmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Somut olaya gelince;
Mahkemece, 21.01.2016 tarihli duruşmada 'davacı vekilinin mesleki mazeretinin kabulü ile duruşma gününü Uyap ortamında öğrenmesine, dava konusu taşınmazın satış bedeli ve masraflar toplamı olan 93.840,00TL şufa bedelinin mahkeme veznesine yatırılması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin sürede ara karar gereği yapılmadığında davanın reddine karar verileceğinin davacı vekiline ihtarına ve davacı vekilinin bu hususu Uyap ortamından öğrenmesine' karar verilmiş olup bir sonraki karar tarihi olan 18.02.2016 tarihinde ara kararın gereği yerine getirilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece tesis edilen gerekçede; 7201 sayılı Tebligat Kanununda böyle bir tebligat usulü düzenlenmemiş ise de, Uyap sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanmakta olan içtihatlara göre Uyap sistemini kullanan taraf vekillerinin mazeret bildirdikleri duruşma gününü Uyap ortamından öğrenmelerine karar verileceğinin yerleşik hale geldiği, duruşma gününü Uyap ortamından öğrenenerek karar duruşmasına katılan davacı vekilinin şufa bedelini yatırmak için verilen süreyi de Uyap ortamından öğrendiğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Halbuki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca mazeretin kabul edildiği duruşmada verilen kesin sürenin ihtaratlı tebligat ile davacı vekiline tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bunun yerine usul hukukunda yeri olmayan şekilde davacı vekilinin kesin süreyi Uyap ortamı üzerinden öğrenmesi gerektiği ve şufa bedelinin de verilen kesin sürede depo edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön