14. Hukuk Dairesi 2016/14093 E. , 2019/6147 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

14. Hukuk Dairesi 2016/14093 E. , 2019/6147 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12/02/2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 16/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, Aydıncık Köyü 1501 parsel sayılı 79090 m2 yüzölçümlü taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, davacının ve öncesinde babasının ikamet ettikleri köyün ... rezervuar sahası dahilinde kaldığından davalı Hazine tarafından dava konusu taşınmazın bir kısmı üzerinde evin inşaat alanı, zorunlu kullanım alanı ve bahçe olarak kullanılmak üzere takriben 10.000 m2 yer tahsis edildiğini, davacının murisinin 1978 yılında taşınmazda davalı yetkililerinin gösterdiği kısımda ev, müştemilat ve bahçe yaptığını, bu durumun 1978 yılından beri devam ettiğini, davacının bu yeri babasının zilyetliği ile birlikte 35 yılı aşkın bir zamandan beri nizasız, fasılasız malik sıfatıyla kullandığını, davalının, köyleri baraj altında kalan davacıya dava konusu yeri bedelsiz devir etmeyi taahhüt ettiğini, idari işlemlerin ikmal edilmemesi sonucu davalının taahhüdünü yerine getirmediğini, davacıya ecrimisil ihbarnamesi gönderdiğini, davacının iyi niyetli olduğunu belirterek, dava konusu taşınmazın mülkiyetinin bedeli karşılığında davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazın da içerisinde bulunduğu 32 adet taşınmazın tamamının 13/11/1975 tarihinde yeniden ihdas edilerek 1467 parsel numarası ile Hazine adına tescil edildiğini, sonrasında Elazığ İli Toprak ve İskan Müdürlüğünün 2. Bölge Tapu Sicil Muhafızlığı adına yazdığı 01/09/1978 tarihli ve 3496 sayılı yazıda belirtilen 'Köylülere yeni yerleşim yeri olarak verilebilmesi için ifrazı gerekmektedir.' ifadesine istinaden 1467 parselin ifraz edilerek 32 taşınmaza ayrıldığını, dava konusu taşınmazın 07/09/1978 tarihinde 1501 parsel numarası ile Hazine adına tescil edildiğini, ancak taşınmaz ifraz edildikten sonra şahıslara herhangi bir tahsis işleminin gerçekleştirilmediğini, ifraz işleminden sonra taşınmaz üzerine muhtelif şahıslar tarafından binalar yapıldığını, Hazine taşınmazlarının tahsisinin sadece kamu tüzel kişilerine yapılabildiğini, özel şahıslara herhangi bir tahsis işleminin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişilerin 15/10/2015 havale tarihli raporlarında 1-A, 3-C, 5-E, 7-G, 8-H harfleri ile gösterilen ve yüzölçümleri belirtilen kısımların 1501 ve 1493 parsellerden tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına bahçe, ev ve odunluk vasfı ile tesciline, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
1-Dava, 1501 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak açılmıştır. Mahkemece, fen bilirkişilerin 15/10/2015 tarihli rapor ve ekli krokide görüldüğü şekilde dava dışı 1493 No'lu parselde bulunan ve (G), (C), (H) harfleri ile gösterilen yerler hakkında kabul hükmü kurulmuş ise de, 1493 No'lu parsele ait tapu kaydı getirtilerek maliklerine husumet yöneltilmeden eksik taraf ile hüküm kurulması,
2- Kadastral paftada yol olarak gösterilen yerden (B), (F), (D), (K) harfleri ile gösterilen yerde tescile konu binanın bölümlerinin kaldığı gözetilmeksizin diğer yerlerle ilgili tescil hükmü kurulması,
3- Davalı Hazine'ye ait taşınmazda fen bilirkişilerin krokide (F) harfi ile gösterdiği yerden, üzerindeki yapının bütünlüğünü bozacak şekilde ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön