14. Hukuk Dairesi 2016/13806 E. , 2019/5659 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 20/10/2015 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, kendisinin 226 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalıya ait 225 parsel sayılı taşınmazın sulanması esnasında sulama suyunun taşması sonucu taşınmazında heyelan ile çökmenin meydana geldiğini, ağaçlarının kuruduğunu ve davalı tarafından zararın karşılanmadığını belirterek yargılama esnasında yapılacak keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporunda tespit edilecek maddi zarar miktarının davalıdan tahsili ile kendisine ödenmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki 'Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin 'komşu hakkı' başlığı altında, 737 ile 750. maddeleri arasında düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nin 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olaya gelince, dosya içerisinde bulunan 08.04.2016 tarihli jeoloji mühendisinin hazırladığı raporda, “… inceleme alanında meydana gelen kaymanın, sulama arkından dolayı olmayıp … doğal yollardan meydana geldiği...” ve 11.04.2016 tarihli ziraat mühendisinin hazırladığı raporda ise, “...toprak kaymasının sulama amaçlı su ile oluşmadığı … böyle bir durum olsaydı aynı kot ve eğimde komşu diğer taşınmazlarda da aynı sorunlarla karşılaşılacağının...” açıklanması ile zararın davalının eyleminden kaynaklanmadığı belirtilmişse de dosyaya ekli Kahramanmaraş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/185 değişik iş sayılı dosyasında bulunan jeoloji mühendisinin hazırladığı 08.10.2015 havale tarihli raporda, “...davalıya ait 225 parsel nolu taşınmazın sulanması esnasında taşınmazdan tahliye olan veya artan sulama suyu ile 225 parsel nolu taşınmazdan tahliye olan yağmur sularının toprak ark içerisine alınarak daha düşük kotlardaki boşluk alana nakli esnasında, toprak arkın davacıya ait 226 parsel nolu taşınmaz içerisinden geçişi esnasında toprak arktan taşan suların söz konusu göçük veya heyelan olan kısma doğru sürekli akması neticesinde jeolojik birim içerisindeki kiltaşı seviyelerinin şişmesi ve kayganlaşması ile zeminin stabilitesinin bozulması sonucu bahse konu heyelanın meydana geldiğinin...” açıklanarak zararın aslında davalının eyleminden kaynaklandığının belirtilmesiyle eldeki dosyada bulunan raporlar ile değişik iş dosyasında bulunan rapor arasında illiyet bağının tespitine ilişkin çelişkinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılması gereken, 2015/185 değişik iş sayılı dosyasındaki raporla eldeki dosyada bulunan raporlar arasındaki çelişkinin yeniden mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak rapor alınması yoluyla giderilmesinden ibarettir.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece, belirtilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2016/13806 E. , 2019/5659 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 35 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 49 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat