14. Hukuk Dairesi 2016/9791 E. , 2019/3126 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.05.2006 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 392, 394 ve 395 parsel sayılı taşınmazlar ile bu taşınmazların arasında bulunan ve kiracı sıfatıyla kullandığı 392 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek davalılara ait taşınmazlar üzerinde uygun bir bedel karşılığında taşınmazları lehine geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili, davanın reddini savunmuş; diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 393 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacının dava ehliyeti bulunmadığından, 584 ve 585 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davanın esastan reddine; davacıya ait 392, 394 ve 395 parsel sayılı taşınmazlar lehine bir kısım davalılara ait 580, 581 ve 582 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde 26.11.2014 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A), (B) ve (C) harfleriyle gösterilen yerden 3 mt genişliğinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, aleyhine geçit kurulan 580 No'lu parsel maliklerinden davalılar ..., ... ve ... temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine 'mutlak geçit ihtiyacı' veya 'geçit yoksunluğu', ikincisine de 'nispi geçit ihtiyacı' ya da 'geçit yetersizliği' denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün 'İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili' başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının incelenmesinde, aleyhine geçit kurulan 580 No'lu parselde ... oğlu ... ile ... çocukları ... ve ... ; 581 No'lu parselde ise ... ve ... ile ... da paylarının bulunduğu, ancak adı geçen paydaşların davalı olarak davada yer almadıkları anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, aleyhine geçit kurulan 580 ve 581 No'lu parselin tapu kayıt maliklerinin tümünün, ölü olan varsa temin edilecek mirasçılık belgesine göre yasal mirasçılarının davaya davalı olarak katılımının sağlanması ve daha sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, geçit davalarında uygulanan kesintisizlik ilkesi gereği davacıya ait 392 No'lu parsel lehine 394 ve 395 No'lu parseller üzerinde, 394 No'lu parsel lehine de 395 No'lu parsel üzerinde geçit kurulması gerektiği gibi, davacıya ait 392 ve 394 No'lu parseller arasında bulunan 393 No'lu parsel davacıya ait olmadığından, bu parselin tapu kayıt maliki ... da davalı olarak davaya katılımı sağlandıktan sonra kesintisizlik ilkesine uygun şekilde bir karar verilmesi gerekir.
Öte yandan, davaya konu 584 ve 585 No'lu parsellerin yüzölçümünün, aleyhine geçit kurulan 580, 581 ve 582 No'lu parsellerin yüzölçümünden daha büyük olduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakta olup mahkemece, fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca öncelikle yüzölçümü daha büyük olan parseller üzerinde geçit kurulması gerektiği gözönüne alınarak, 584 ve 585 No'lu parsellerden geçit verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmemesi de doğru görülmemiş; tüm bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2016/9791 E. , 2019/3126 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat