14. Hukuk Dairesi 2016/17164 E. , 2019/5080 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

14. Hukuk Dairesi 2016/17164 E. , 2019/5080 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.10.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 22.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, öncesi harman yeri olan 106 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Davalı taşınmazı, ... Belediyesinden 1992 yılında ihale ile satın aldığını, üzerine ev yaparak kullandığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre dava konusu yer 03.08.1971 tarihinde tapulama tespiti sırasında 84.800 m2 yüzölçümünde ve harman yeri vasfı ile 2470 parsel olarak sınırlandırılmıştır. ... Belediye Encümeninin 29.07.1983 tarihinde aldığı karar ile 2805 sayılı Kanunun 13/b-1 maddesi uyarınca 2740 vd parsellerin harman yeri vasfı değiştirilerek arsa vasfı ile ... Belediyesi adına 26.08.1983 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Daha sonra 06.09.1993 tarihinde Belediye tarafından ifraza tabi tutulmuş ve ifraz sonucu oluşan 106 ada 1 sayılı parsel 23.11.1994 tarihinde yapılan ihale ile davalıya satılmıştır. Davacı Hazine 2609 ve 2612 tahrir no'lu vergi kaydı kapsamında kalan harman yerinin vasfının değiştirilerek özel mülk olarak tescilinin yolsuz olduğunu belirterek iptal ve tescil istemektedir. Uyuşmazlığın çözümlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekir. Şöyle ki;
5393 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 sayılı Kanunla iptal edilen 1580 sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen 'Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, çayır, mer'a, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf, idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur' şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf, idare ve nezaretinin belediyelere intikal edeceği öngörülmüş olup, mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir.
Öte yandan 3194 sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de, istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak, valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur.
Ayrıca, 20.07.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı “Gecekondu Kanununun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3. maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 03.07.2003 tarih 4916 sayılı Yasanın 38. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
18.3.1983 tarihli ve 2085 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına aykırı yapılan yapılara uygulanacak işlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkındaki kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1. maddesinde kanunun amacı '..yürürlüğe giriş tarihinden önce imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere ilişkin başvuru, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemektir' olarak belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın ifrazen geldiği 2740 parsel bu Kanunun 13/b-1 maddesinde yer alan '...Belediye ve mücavir alan sınırları içinde; Hazine ve Belediyelere ait olanlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler (sahil şeridi, kıyı ve 18.madde f fıkrasındaki arsa ve araziler hariç) belediyelerin mülkiyetine' geçmiş sayılır hükmü gereği cins tashihi yapılarak Belediye adına tescil edilmiştir. Bu kanun da 2981 sayılı Kanunun 23/a maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 1. maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli, 25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.01.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir.
Bu durumda mahkemece, hükme esas alınan yasal düzenlemelerin hüküm tarihinde mer’i olmadığı açıktır. Buna karşın anılan yasaların yürürlükte bulundukları zaman içerisinde, davaya konu edilen taşınmazların mülkiyetinin nakli bakımından, davanın tarafları yararına bir hakkın kazanılmasının dayanağını teşkil etmeleri halinde bu kazanmaya, “kazanılmış hak” kuralı gereği değer verileceğinde kuşku yoktur. Öyle ise “kazanılmış hak” kavramı üzerinde de durulmak gereklidir. Hemen belirtmelidir ki; bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması, hukuk devletinin gereğidir.
Somut olayda; dava 2805 sayılı Kanun ve 775 sayılı Kanunun 3. maddeleri yürürlükte iken tescil işlemi yapılmıştır. Kazanılmış hakkın oluşması için bu tescilin uygulanan yasaya uygun yapılmış olması gerekir. Diğer bir deyişle taşınmazın (bölgenin) vasfının kanunun uygulanma amacına uygun olması gerekir. Yukarıda da belirtildiği gibi 2805 sayılı Kanun imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanmak üzere düzenlenmiştir. Dosya içinde bulunan deliller, tanık beyanları ve davalı beyanına göre dava konusu yer 1983 yılında harman yeri vasfında iken işleme tabi tutulmuş ve vasfı arsa olarak değiştirilmiştir. Kanunun uygulanmasını gerektirir bir gecekondulaşma bulunmadığı ve dolayısıyla Belediyeye devri gereken bir yer olmadığı ve tescilin yolsuz olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinin uygulanacağı taşınmazlar, öncesi mera, yaylak ve kışlak iken yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi sebebiyle aslında Hazine adına tescili gereken veya Hazine adına tescili gerekirken gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilecek taşınmazlardır. Bu taşınmazlar arasında “harman yeri” sayılmamıştır. Anılan hükmün genişletilmiş yorumla mera dışındaki harman yerlerine uygulanma imkanı yoktur.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir sorunda 4342 sayılı Mera Kanununun 14. maddesi son fıkrasının olaya uygulanıp uygulanamayacağıdır. Anılan maddenin başlığı «tahsis amacının değiştirilmesi» şeklindedir. Yasanın daha önceki hükümlerine bakılırsa bu maddenin mera komisyonlarının çalışmaları sırasında ve ancak mera komisyonlarınca yapılan idari iş ve işlemlerde uygulanabileceği açıkça görülür. Başka bir deyişle yargı önüne getirilen bu gibi uyuşmazlıklarda harman yeri vasfının yargı yerinde değiştirilebileceği düşünülemez. Ne var ki; somut olayda, öncesi harman yeri olan 106 ada 1 parsel sayılı taşınmaz arsa vasfına dönüştürülerek Belediye adına tescil edilmiş ise de, Belediyenin idari kararla doğrudan yaptığı bu tescil işlemi yasadaki deyimiyle «yolsuz tescil» niteliğindedir. Bu gibi durumlarda hukuken yokluk ifade eden tapu üzerindeki hak korunamaz. Ancak; öncesi harman yeri olan ve kamunun genelinin yararlandığı bu yer imar uygulamasında yine kamunun genelinin yararlandığı bir yer olarak bırakılmak koşuluyla imar planına alınabileceğinden (örneğin meydan, yol, park, yeşil alan, otopark, toplu taşıma istasyonu, terminal…. gibi) bu yerin kamunun yararlanmasına tahsis edilmek üzere ve bu koşulla Hazine adına tescili gerekir.
Mahkemece bütün bu yönler düşünülmeden davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön