14. Hukuk Dairesi 2016/16881 E. , 2020/4298 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11/03/2004 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05/02/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının ... ili, ... ilçesi, ... köyü, ... Mevki 1009 parsel sayılı taşınmazdaki 2/6 hissenin sahibi olduğunu, taşınmazın 1/6 payına sahip ... A.Ş'nin bu payını 26.07.2002 tarihinde 1.150.000.000,00 ETL bedel ile davalıya sattığını, davacının yasal önalım hakkı nedeniyle davalıya satılan 1/6 hissenin iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının hisseyi satın aldığı tarihte davacının bu satıştan haberdar olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğunu, satıcı ... A.Ş'nin ticari amaç gözetmeksizin alacağın tahsili amacıyla edindiği bu payı 3 yıl içinde elinden çıkarmak zorunda olduğu için sattığını, dolayısıyla serbest satış iradesi bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte şufalı payın dava tarihindeki değerinin depo edilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 06.12.2007 tarihli 2007/11282 Esas 2007/13415 Karar sayılı ilamı ile '..davaya konu edilen hissenin 26.07.2002 tarihinde davalıya satıldığı, davanın 11.03.2004 tarihinde açıldığı, satımdan sonra alıcı ve satıcı tarafından davacıya yasada belirtilen anlamda bir bildirimde bulunulmadığından davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği...' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin 22.05.2013 tarihli 2012/15422 Esas ve 2013/8965 Karar sayılı ilamı ile '.. davalı vekilinin temyiz itirazlarının tamamının reddine; davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden ise; önalım bedelinin tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen tapu harç ve masrafları toplamından ibaret olduğu, mahkemece, davalının savunmasına itibar edilerek taşınmazın gerçek satış bedelinin daha yüksek olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafları toplamı üzerinden belirlenen önalım bedelinin yatırılması için davacı tarafa süre verilmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği..' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 'Davanın kabulüne; ... ili, ... ilçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan 1009 parsel sayılı taşınmazın 26.07.2002 tarih ve 1076 yevmiye numaralı satış işlemi ile davalı ...'a satışı yapılan 1/6 hissenin tapusunun iptali ile davacı ... T.C. kimlik namaralı ... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline' karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenlenmiştir. Bunlar; davanın açılması ve dilekçeler aşaması; ön inceleme; tahkikat; sözlü yargılama ve hükümdür.
Mahkemece, dilekçelerin (dava–cevap-cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (HMK 139.md). Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder (HMK 140/1.md). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2.md). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (HMK 140/3.md). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK 140/5.md). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (HMK 137/2.md).
Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def'ileri inceleyerek karara bağlar (HMK 142/1.md). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK 138-142.md). İşin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir (HMK 147.md).
Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK 186. md).
Öte yandan; savunma hakkı, Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde de 'Hukuki dinlenilme hakkı' başlığı altında ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Somut olaya gelince; davacı ve davalı vekilleri 05.02.2015 tarihli duruşma için ayrı ayrı mazeret dilekçesi gönderdikleri ve mahkemece mazeretlerinin kabul edildiği hususunun aynı celse duruşma zaptına yazıldığı halde yokluklarında davanın esası hakkında nihai hüküm kurulmuş olması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 27.maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkına aykırı olmuştur.
Kabule göre de, 05.02.2015 tarihli duruşmada tahkikatın tamamlandığı davanın karara bağlanacağı bildirildiği halde duruşmaya katılmayan taraf ve vekillerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 186. madde uyarınca açıklamalı tebligat çıkarılmak suretiyle sözlü yargılama yapılmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde yukarıda değinilen usul hükümleri yerine getirilmeksizin işin esası hakkında yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2016/16881 E. , 2020/4298 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat