14. Hukuk Dairesi 2016/18002 E. , 2020/6723 K.
'İçtihat Metni'
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.12.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 07.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir.
Davacılar vekili, 1745 sayılı parselin müvekkillerinden ...’a, 1716 sayılı parselin müvekkillerinden ...’e, 687 sayılı parselin müvekkillerinden ...’e ve 686 sayılı parselin müvekkillerinden ...’e ait olduğunu; 663 sayılı parselin davalılardan ...’e, 631 sayılı parselin davalılardan ...’a ve 626 ile 1948 sayılı parsellerin davalılardan ...’ye ait olduğunu, müvekkilleri ile davalılara ait taşınmazlarını birbirinden ayıran bir kanalın mevcut olduğunu, davalıların sınırı aşarak ortadaki kanala ağaç dikmek ve sera yapmak suretiyle gerek kanala gerek kendi taşınmazlarına müdahalede bulunduğunu, yağmur yağdığında bu nedenle suların kanaldan değil, müvekkilerine ait taşınmazlardan geçtiğini ve müvekkillerine ait sera ve ürünlerin zarar gördüğünü belirterek elatmanın önlenmesini ve eski hale getirilmesini talep etmiştir.
Davalılardan ...; kendisinin kanala müdahalede bulunmadığını, kendisinin taşınmazını dava dışı Davut ismindeki bir kişiye kiraladığını ve 7 yıldır onun tarafından taşınmazın kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuş, gerikalan davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davalılardan ...’ye karşı açılan davanın feragat nedeniyle reddine, gerikalan davalılar yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683. maddesinde düzenlenen 'Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü 4721 sayılı TMK’nin 'Komşu hakkı' başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece davanın reddine dair verilen kararın gerekçesinde, sadece dosyadaki tanık beyanları esas alınarak davalılara yönelik bir elatmanın bulunmadığı belirtilmişse de, 15.06.2015 tarihli fen bilirkişisi raporunda ise söz konusu kanala davalıların bir müdahalesinin bulunduğu belirtilmiş, ancak söz konusu müdahalenin davalılar tarafından nasıl gerçekleştiği net bir şekilde açıklanmamıştır. Tüm bu nedenlerle bilirkişi raporu ve yapılan tahkikat hükmün kurulmasına elverişli değildir.
O halde mahkemece; davaya konu taşınmazların bulunduğu yöreyi bilen mahalli bilirkişiler eşliğinde fen bilirkişisi de hazır bulundurularak yeniden keşif yapılıp davalıların kanala herhangi bir müdahalesinin bulunup bulunmadığının tespiti, bir müdahalenin tespit edilmesi halinde ise müdahalenin nasıl gerçekleştiğinin ölçekli krokide gösterilmek suretiyle rapor tanzimi ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu ve tanık beyanlarıyla hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2016/18002 E. , 2020/6723 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 34 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat