14. Hukuk Dairesi 2020/1757 E. , 2020/4839 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

14. Hukuk Dairesi 2020/1757 E. , 2020/4839 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.12.2014 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, tarafların müştereken ve iştirak halinde malik olduğu 6 adet taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksim, olmadığı taktirde satış yoluyla giderilmesini talep etmiş; 16.09.2015 tarihli ikinci celsede ise davaya konu 106 ada 6, 8 ve 35 No'lu parseller hakkındaki davadan vazgeçtiklerini bildirmiştir.
Bir kısım davalılar, dava konusu taşınmazları aralarında yaptıkları rızai taksime göre kullandıklarını ve üzerlerinde paydaşlara ait evlerin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; aksi halde ortaklığın aynen taksim yoluyla giderilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 103 ada 17 parsel ile 106 ada 5 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın, aynen taksim mümkün olmadığından, satış yoluyla giderilmesine; dava konusu 106 ada 6, 18 ve 35 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... ile ..., ... ve ... temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK'nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Öte yandan, paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs gibi bütünleyici parça (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar (ortaklar) ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; satışına karar verilen taşınmazların tapu müdürlüğünden temin edilen güncel tapu kayıtlarına göre, 106 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 09.12.2016 tarihli ifraz işlemi ile üç ayrı parsele bölündüğü ve ifrazen 106 ada 164 ve 165 No'lu parsellerin oluşturulduğu; yine 106 ada 7 parsel sayılı taşınmazın da 12.12.2016 tarihli ifraz işlemi ile iki ayrı parsel meydana getirildiği, ifrazen oluşan 106 ada 169 No'lu parsel ile 106 ada 164 ve 165 sayılı parsellerde dava dışı DSİ Genel Müdürlüğünün 04.12.2019 tarihli kamulaştırma edinme sebebine dayalı olarak paydaş kılındığı, ancak anılan kurumun davada taraf olarak yer almadığı anlaşıldığından mahkemece, DSİ Genel Müdürlüğünün usulüne uygun şekilde davaya katılımı sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bunun yanısıra, bir kısım davalıların muhdesat iddiasında bulunarak satışına karar verilen taşınmazlar üzerinde kendilerine ait evlerin olduğunu bildirdikleri, mahallinde yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunda da taşınmazlar üzerinde bulunan muhdesatların kimlere ait olduğu tek tek belirtilmek suretiyle değerlerinin tespit edilerek taşınmazların toplam değerlerine oranlandığı anlaşılmakta ise de mahkemece, bu muhdesatların aidiyeti hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi bu hususta tarafların ittifak sağlayıp sağlamadıkları da araştırılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatların aidiyeti hususunda tarafların ittifak edip etmedikleri üzerinde durulmalı; ittifak etmiyorlarsa muhdesat iddiasında bulunan davalılara bu konuda dava açmak üzere süre verilmeli ve dava açıldığı takdirde sonucu beklenmeli; daha sonra gerektiği takdirde bilirkişiden ek rapor alınarak, dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmeli ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan kısmın ise tapu kaydındaki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
Ayrıca, dava konusu taşınmazlardan 106 ada 5 No'lu parselin ifrazı ile oluşan 106 ada 163 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerine Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. lehine 01.04.2020 tarihinde 2942 sayılı Yasanın 7. maddesine göre kamulaştırma şerhi konulduğu anlaşıldığından mahkemece, kamulaştırma işleminin akıbetinin araştırılarak bahsi geçen taşınmaza ilişkin tüm kamulaştırma evraklarının ilgili şirketten temin edilmesi; kamulaştırma işlemi tamamlanmış ise kamulaştırılan kısmın anılan taşınmazdan ifraz edilip edilmediğinin tespit edilerek ifrazen oluşan taşınmaza ait güncel tapu kaydının ilgili tapu müdürlüğünden getirtilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş; açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 10.09.2020 gününde oy birliği ile karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön