14. Hukuk Dairesi 2020/243 E. , 2020/1649 K.
'İçtihat Metni'
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 05/11/2010 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 29/03/2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Mahkeme kararı, hükmü temyiz eden davalı ... ve ... vekiline 24.04.2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup hükmü adı geçen davalılar vekili tebliğ tarihinden itibaren 8 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 04.05.2018 tarihinde temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/4. maddesi ve 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince süresi geçirilen temyiz isteminin REDDİNE, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.02.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)
KARŞI OY
Dairemizce, davalı ... ve ... vekilinin temyiz talebinin, Kanunun öngördüğü 8 günlük temyiz süresini geçirdiği gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir.
Çoğunluk görüşüne iştirak etmek mümkün değildir.
İzmir Sulh Hukuk Mahkemesinin temyize konu 28.3.2018 tarihli kararında, ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ve gerekçeli ve kısa kararda 'Kararın esasına karşı tebliğden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere' ibaresine yer verildiği görülmüştür.
Medeni yargıda süre, davayla ilgili bir işin yapılması amacıyla, mahkeme veya ilgililer için, kanun tarafından veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak hakim veya ilgili şahıs tarafından tayin olunan belirli bir zaman dilimi, şeklinde tarif edilebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, 'Sürelerin belirlenmesi' kenar başlıklı 90. maddesine göre; süreler, kanunda belirtilir veya hakim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hakim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının;
1)'Hak arama hürriyeti' kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin; meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilerrek, hak arama hürriyeti teminat altına alınmıştır.
2) 'Temel hak ve hürriyetlerin korunması' kenar başlıklı 40. maddesinin ikinci fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.
Hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşınmasının ötesinde, Anayasanın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan ve en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasanın devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerin belirtmesi gerektiğini ifade eden 40. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.
Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı başvurulacak kanun yolunu ve hangi mercilere başvurulacağını ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır.
Bu hükümden anlaşılacağı üzere, kanun yollarına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 345 ve 361. maddelerinde düzenlenen süreler hakim tarafından değil, kanun tarafından tayin edilen kesin ve hak düşürücü süreler olmalarına rağmen, mahkeme kararında bu sürelerin ve başvurulacak merciin belirtilmesi gerekmektedir.
Mahkemelerin bunları salt göstermeleri yetmez; aynı zamanda doğru olarak göstermeleri de anayasal gerekliliktir.
Güçler ayrılığının bulunduğu hukuk sistemimizde yargının da yasama ve yürütme kadar devleti temsil ettiği gözden uzak tutulmamalıdır. Yargı organları süreleri keyfi olarak değiştiremezler ve kanunla belirlenen süreleri yanlış göstermeleri diğer bireyler bakımından emsal teşkil etmez ise de dava ile ilgili olan herkes egemenliği kullanan yetkili organlardan biri olan mahkemelerin kararlarına itimat etmek ve kararda gösterilen sürelere riyaet etmek konusunda haklı bir beklentiye sahiptirler.
Öte yandan, Anayasanın 138/4. maddesi uyarınca, 'yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.' Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı olarak bilinen bu ilke karşısında da mahkeme kararında yazılı olan süreye riyaet eden bireylerin hak kaybına uğramaması gerekir.
Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilme ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasının isteyebilmek anlamana gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkının ihlal edebilir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi 20.01.2016 tarihli 2013/7114 numaralı başvuruyu incelemiş ve mahkemenin kanun yoluna başvurma süresini hatalı göstermesi halinde gösterilen sürede yapılan kanun yoluna başvurunun süre yönünden reddi halinde başvurucunun mahkemeye erişimi hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Dava açma sürelerini düzenleyen son derece karışık ve dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci ve katı yorumu, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvururu mercii ve süresi doğru gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını özünü zedeleceyecek şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir.
Yukarıda açıklanan karşı oy gerekçesi doğrultusunda, hükmün süresi içerisinde temyiz edildiği kabul edilerek esastan temyiz incelemesi yapılması gerektiği düşüncesine sahip olduğumuzdan, sayın çoğunluğun kararına iştirak edemiyoruz.
14. Hukuk Dairesi 2020/243 E. , 2020/1649 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat