16. Hukuk Dairesi 2016/13577 E. , 2019/8664 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yalova Tapu Müdürlüğünün 23.07.2014 tarihli yazısı ile; ... Köyü idari sınırları dahilinde bulunan 101 ada 216 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun mükerrer olduğunun anlaşılması nedeniyle, tebliğden itibaren 30 gün içerisinde dava açılmadığı takdirde mükerrer olan kısımların tapu kütüğünden iptal edileceğinin bildirilmesi üzerine davacı ..., mükerrer kadastroya konu bölüm yönünden davalı ... kaydının iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/1 madde kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacı dava dilekçesinde, paydaşı olduğu 101 ada 216 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun mükerrer yapıldığı belirlenen bölümünün hiçbir zaman davalıya ait taşınmazın sınırları içerisinde bulunmadığını; bu bölümün, paydaşı olduğu taşınmaza ait olup kendilerinin zilyetliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesi ile TMK'nın 1026. maddesine göre, kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı ve hataen ikinci kadastro çalışması yapılmış ise ikinci kadastronun tümüyle hükümsüz olacağı, ilk kadastronun geçerli kalmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, tapu sicil müdürlüğünce re'sen iptal edileceği belirtilmiştir. Yine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesinde de, bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz malikinin terkini isteyebileceği, tapu memurunun bu istemi yerine getirmesi halinde her ilgilinin, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabileceği hususu düzenlenmiştir. Somut olayda, ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan ve davalıya ait 1150 parsel (yeni 321 ada 1 parsel) sayılı taşınmaz, 15.10.1957 tarihinde 17300 metrekare yüzölçümü ile tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiş, 24.11.1958 tarihinde de tapuya tescil edilmiştir. Davacının paydaşı olduğu çekişmeli, ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 1456 (yeni 101 ada 216) parsel sayılı taşınmaz ise, 1968 yılında 3750 metrekare yüzölçümlü olarak satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniye tespit edilmiş; 22.04.1968 tarihinde de tapuya tescil edilmiştir. Kadastro Müdürlüğünce 2014 yılında 3402 sayılı Yasa’nın 22/a maddesi kapsamında yapılan uygulama kadastrosu sırasında da 101 ada 216 parsel sayılı taşınmazın 461,10 metrekare yüzölçümündeki bölümünün çekişmeli 321 ada 1(eski 1150 parsel) parsel sayılı taşınmaz ile mükerrer olduğu belirlenmiştir. Davacı, Tapu Müdürlüğü'nün 23.07.2014 tarihli yazısı ile, paydaşı bulunduğu 101 ada 216 parsel sayılı taşınmazın mükerrer olduğu tespit edilen bölümünün tapu kütüğünden iptal edileceğinin kendisine bildirilmesi üzerine, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. madde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026/2. maddeleri uyarınca, tapu kütüğünde yapılacak iptal işlemine karşı, dava konusu 1150 parsel (yeni 321 ada 1 parsel) sayılı taşınmazın bir bölümüne yönelik olarak, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak eldeki davayı açmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde 'kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı' düzenlenmiştir. Somut olayda davalıya ait olan ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 1150 parsel sayılı taşınmazın kadastrosu önce yapılarak, kadastro tutanağının 24.11.1958 tarihinde kesinleşmesi suretiyle; davacının paydaşı olduğu ... Köyü çalışma alanında bulunan 1456 parsel (yeni 101 ada 216) sayılı taşınmazın kadastrosu ise daha sonra 1968 yılında yapılıp, 22.04.1968 tarihinde kesinleşmek suretiyle tapuya tescil edildiğine göre, çekişmeli taşınmaz bölümüne ilişkin ikinci kadastro işlemi, ilk yapılan kadastro çalışmasının tespit tarihi itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapılmıştır. Her ne kadar; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de; dava konusu bölümde 22.04.1968 tarihi itirabiyle davacının kök murisi adına tapu kaydı oluşmuş olup davacıdan, tapuda adına kayıtlı bulunan yer hakkında hak düşürücü süre içerisinde dava açması beklenemez. Davacının, aleni olan tapu siciline güvenmesi doğal olup, sicile göre kayıt maliki olduğuna, bir başka deyişle zaten kadastro ile hakkına kavuşmuş durumda olduğuna göre belirtilen hukuki sebeple açacağı davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunduğundan, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilemez. Aksi halde, yani her halde kadastrosu daha sonra yapılan bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026/2. maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Bu duruma göre, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan eldeki dava, artık çifte tapuyu önleme maksadına yöneliktir. Tabiatıyla yukarıdaki açıklamalar, birinci kadastronun kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dolmasından önce ikinci kadastro yapılıp kesinleşmesi haline ilişkin olup, hak düşürücü süre dolduktan sonra ikinci kez kadastro yapılması halinde ise, hak düşürücü süre dolacağı için dava açma olanağı bulunmadığı kuşkusuzdur.
Somut olayda, davalıya ait 1150 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun kesinleştiği tarih itibariyle 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan, davacının murisi adına tapu kaydının oluşmuş olması, artık hak düşürücü süreyi ortadan kaldırmıştır. Davacı adına (ikinci kadastro yoluyla) tapu kaydı oluştuğu tarihte ilk kadastronun kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadığından yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı hakkında hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca, paydaşı olduğu taşınmazın 461,10 metrekare yüzölçümündeki bölümünün çekişmeli 321 ada 1(eski 1150 parsel) parsel sayılı taşınmaz ile mükerrer olduğunu, Tapu Müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen 2014 tarihli yazı ile öğrenmiş olan davacının, mükerrer olduğu belirlenen bölüm hakkında kadastro öncesi nedene dayalı dava açma hakkının mevcut olduğu kuşkusuzdur. Buna göre Mahkemece hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun) ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerekir. Ne var ki, çekişmeli 101 ada 216 parsel (eski 1456 parsel) sayılı taşınmazın, davacı dışındaki diğer paydaşının davada taraf olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece öncelikle davacı ...’e, dava sonucunda verilecek hükümden diğer paydaşın da hukukunun etkilenecek olması nedeniyle, 101 ada 216 parsel (eski 1456 parsel sayılı taşınmazın kendisi dışındaki 25/28 pay sahibi Abdulfettah Yaşasın’ın yöntemince davaya katılımını sağlamak üzere süre ve imkan verilmeli; taraf koşulunun tamamlanması halinde davanın esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle çekişmeli 1456 parsel (101 ada 216 parsel) sayılı taşınmazın mükerrer kadastro gören 461,10 metrekare yüzölçümündeki bölümünün, ilk önce kadastrosu yapılan 1150 parsel (yeni 321 ada 1) sayılı taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı 15.10.1957 tarihi itibariyle kime ait olduğu belirlenmelidir.
Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
16. Hukuk Dairesi 2016/13577 E. , 2019/8664 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat