16. Hukuk Dairesi 2017/2834 E. , 2020/3552 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; Duruşma için belli edilen 29.09.2020 gün ve saatte taraflardan gelen olmadığı görülerek evrak üzerinde inceleme yapılmasına karar verildi. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 138 ada 2 parsel sayılı 10946 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu taşınmaz ile birlikte çok sayıda taşınmazı kapsar şekilde açılan tescil davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Davacı ... ve arkadaşları tarafından, miras yoluyla gelen hakka dayanılarak ... aleyhine açılan dava, bu dava ile birleştirilmiştir. Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin usule ilişkin bozma ilamına uyularak parseller hakkındaki davalar tefrik edilmek suretiyle yapılan yargılama sırasında müdahil ... taksim ve satın almaya dayanarak, davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı ...'un davasının kabulüne, çekişmeli 138 ada 2 parsel sayılı taşınmazın miras payları oranında ... mirasçıları adına tesciline, diğer davacıların davalarının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... mirasçısı ... ve müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin ''davaların tefriki gereğine'' değinilen bozma ilamına uyularak, tescil davasının kapsamında kaldığı dosya kapsamı ile belirlenen taşınmazlar hakkındaki davalar ayrılarak ayrı ayrı görülmek suretiyle bu dosyaya konu olan taşınmazla ilgili olarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, Asliye Hukuk Mahkemesinde 20.05.1970 tarihinde ... mirasçıları ..., ..., ..., ..., ... mirasçısı..., ... ve ... mirasçısı ... tarafından, Hazinece istimlak edilen arazilerin fazlası olup ellerinde kalan 3010 dönümlük taşınmazın adlarına tescili istemiyle dava açılmış, davanın Kadastro Mahkemesine aktarılmasından sonra ayrıca, taşınmazların bir kısmı hakkında Hazine tarafından devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden oldukları iddiasıyla açılan dava dosyaları da birleştirilerek tek dosya üzerinden yapılan yargılama sonucu verilen kararın temyizi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince, ''her taşınmaz hakkında ayrı ayrı açılan davaların birleştirildiği, davaların birleştirilerek görülebilmesi için usulün 43/2. maddesi uyarınca davaların aynı sebepten doğması, 45/3. maddesi uyarınca da davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması başka bir anlatımla iki dava arasında bağlantı bulunması gerektiği; somut olayda birleştirme sebeplerinin bulunmadığı belirtilerek taşınmazlar hakkındaki davaların ayrılarak görülmesi' gereğine değinilmiştir.
Anayasamızın 141. maddesine göre, devlet yargının basit, çabuk ve ucuz şekilde gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır. Usul ekonomisi Anayasamızda ayrıca düzenlenmiş olduğu için, buna aykırılık, aslında Anayasa'ya aykırılık oluşturacaktır. (m.141). Ayrıca, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesine göre de mahkemelerin makul bir süre içinde karar vermeleri öngörülmüştür. Bu, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 30. maddesinde de hakimin yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, yargılamanın hakkaniyete uygun olarak adil bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Hakkaniyet, taraflar arasındaki tam bir eşitliğin bulunmasını ve bu eşitliğin tüm yargılama boyunca devam etmesini gerektirir. Bu eşitlik yargılamada “silahların eşitliği” olarak ifade edilmektedir. Silahların eşitliği hukuk devleti ve genel eşitlik ilkesinin bir sonucudur. Silahların eşitliği, “hakim önünde eşitlik” ilkesi olarak, kanuni hakim ve hukuki dinlenilme hakkı yanında klasik bir usuli temel hak olarak kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 02.12.2004 tarih ve 2001/216 Esas, 2004/120 Karar (RG,21.10.2005, S.25973) sayılı kararında da “silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunma, taraflardan birine dezavantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını öngörmekte, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığını gerekli kılmaktadır' görüşü benimsenmek suretiyle yargılamada hakim olan temel ilkelere açıklık getirilmiştir.
İş bu dava ile birlikte daha evvel Dairemizde temyiz incelemesine konu olan 407 adet dava dosyası, tek bir tescil davasından kaynaklanmaktadır. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; açtıkları tescil davası çok sayıda davaya (parçaya) ayrılan davacılar yönünden, davanın parsel bazında tefrik edilerek ayrı ayrı yürütülmesi, maddi külfet dışında, yargılamanın sağlıklı yürütülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi imkanını da ortadan kaldırmakta, yüzlerce dosyaya dönüştürülmüş ihtilafın yargılama giderleri ve temyiz giderlerini de karşılanamaz hale getirmektedir. Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27. maddesi hükmüne göre kadastro tespitinden önce açılan davaya konu olan taşınmazlar hakkındaki davanın kadastro mahkemesinde birlikte görülmesi zorunludur. İhtilafın aynı nedenle açılan tescil davasından, bir başka ifade ile aynı sebepten kaynaklandığı göz önüne alındığında, 'davaların ayrılarak görülmesi gereğine' değinilen bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu kuşkusuzdur. Maddi hataya dayalı bozma ilamı davanın tarafları açısından kazanılmış hak oluşturmaz.
Hal böyle olunca; Mahkemece, aynı tescil davasının kapsamında kalan davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerlerini de etkileyeceği dikkate alınmak suretiyle, tefrik edilen tüm dava dosyalarının birleştirilip, 3402 sayılı Kanun'un 30. maddesi de göz önüne alınarak, taşınmazların gerçek hak sahibi belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, davaların ayrı ayrı sürdürülüp sonuçlandırılması isabetsiz olduğu gibi, somut olayda müdahil ... hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış olması ve ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı şekilde karar başlığında davacı ..., ... ve ... ile davalı Hazine ve ... Belediye Başkanlığının taraf olarak gösterilmemiş olması da isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
16. Hukuk Dairesi 2017/2834 E. , 2020/3552 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 51 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat