16. Hukuk Dairesi 2016/11578 E. , 2020/835 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

16. Hukuk Dairesi 2016/11578 E. , 2020/835 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, ... Köyü çalışma alanında bulunan 108 ada 9, 10 ve 109 ada 118 parsel sayılı 12.635.72, 41.700,23 ve 7.398,01 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, ırsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla vasfıyla ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Hazine, davalıların murisi ... adına aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden tespit ve tescil edilen taşınmaz miktarının Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde yer alan miktar sınırlamasını aştığı iddiasına dayanarak, çekişmeli taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli 109 ada 118 parselin davalıların dayandıkları 13.01.1988 tarih 4 sıra noda Mehmet Sadık Kıraç adına kayıtlı tapu kaydının kapsamı içerisinde kaldığı, çekişmeli 108 ada 9 ve 10 nolu parsellerin ise yine davalıların dayandıkları aynı kişi adına kayıtlı 13.01.1988 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydı içerisinde kaldığı, dolayısıyla belgesizden edinilen taşınmaz miktarının 100 dönümü aşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Davacı Hazine, davalıların murisi adına aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden tespit ve tescil edilen taşınmaz miktarının 100 dönüm sınırını aştığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Dosya kapsamından, davalıların murisi (... oğlu) ... adına, dava konusu 108 ada 9, 10 ve 109 ada 118 parseller ile dava dışı 108 ada 12, 14 ve 17 parsel sayılı taşınmazların belgesiz zilyetlik yoluyla tespit ve tescil edildiği ve bu taşınmazların tümünün toplam yüzölçümünün 158.916,77 metrekare olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki miktar sınırlamasını aştığı anlaşılmaktadır. Davalılar, murisleri adına kayıtlı 03.06.1975 tarih ve 2, 3 sıra nolu, 22.05.1978 tarih ve 1, 2 sıra nolu ve 02.07.1975 tarih ve 1 sıra nolu tapu kayıtları ile amcalarının çocuğu olduğunu beyan ettikleri Mehmet Sadık Kıraç adına kayıtlı 13.01.1988 tarih 2, 3, 4 ve 5 sıra numaralı tapu kayıtlarına dayanarak, taşınmazların tapulu olduğunu savunmuşlardır. Mahallinde yapılan 11.05.2012 tarihli keşif sonucu teknik bilirkişi ... tarafından düzenlenen 19.05.2012 tarihli raporda, dayanılan tapu kayıtlarının mevkileri ile taşınmazların mevkilerinin farklı olup dava konusu taşınmazlara uymadığı belirtilmiş; çekişmeli taşınmazlar başında 13.07.2015 tarihinde yapılan ikinci keşifte ise, dayanılan tapu kayıtlarının hudutları tek tek sorulup saptanmadığı gibi, bu keşif sonucunda aynı teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 28.08.2015 tarihli raporda, davalıların murisi adına kayıtlı 03.06.1975 tarih ve 2, 3 sıra nolu, 22.05.1978 tarih ve 1, 2 sıra nolu ve 02.07.1975 tarih ve 1 sıra nolu tapu kayıtlarının, her hangi bir ada ve parsel numarası belirtilmeksizin davalıların dava dışı taşınmazlarına ait olduğu, ... adına kayıtlı tapu kayıtlarının ise davaya konu taşınmazlara uyduğu belirtilmiş ve Mahkemece bu rapor esas alınmak suretiyle hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Ne var ki hükme esas alınan ikinci keşifte çekişmeli taşınmazlar yönünden yöntemine uygun şekilde kayıt uygulaması yapılmamış, davalıların dayandıkları tapu kayıtlarının mevki ve hudutları yerel bilirkişi ve tanıklardan tek tek sorulup tutanağa geçirilmek suretiyle saptanmadığından keşfi takibe ve denetlemeye imkan sağlanmamış, çekişmeli taşınmazlara ait oldukları kabul edilen 13.01.1988 tarih 2 ve 4 sıra numaralı tapu kayıtlarının maliki Mahmet Sadık Kıraç ile davalıların murisi ... arasında ırsi bir ilişki bulunmadığı dosya kapsamından anlaşıldığına göre, bu kişiler arasında akdi bir ilişki bulunup bulunmadığının saptanması gerektiği halde bu yön üzerinde de durulmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulması hukuken mümkün değildir.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile öncekinden farklı üç kişilik fen bilirkişi kurulu eşliğinde dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişiler yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının uygulama kabiliyetine haiz haritalarının bulunması halinde haritalara itibar edilmeli; haritalarının bulunmaması halinde ise kayıtlarda tarif edilen sınırlar esas alınmalı ve bu amaçla kayıtlarda belirtilen sınırlar yerel bilirkişilere tek tek göstertilmeli, bu sınırlardan yerel bilirkişilerce bilinemeyenler bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişilere tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyecekleri haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, tapu kayıtlarının sınırlarının sabit olup olmadığı üzerinde durulmalı ve böylece kapsamları belirlenmeli, komşu parsellere ait tapu kayıtları da aynı ilkeler göz önünde bulundurularak uygulanmalı, çekişmeli taşınmazların kısmen ya da tamamen davalı tarafça dayanılan Mehmet Sadık Kıraç’a ait tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının anlaşılması halinde; tapu kayıt maliki ile davalılar veya murisleri arasında akdi bir ilişki bulunup bulunmadığı teredütsüz olarak belirlenmeli; çekişmeli taşınmazların veya bir bölümlerinin tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı belirlendiği takdirde usulünce zilyetlik araştırması yapılmalı, keşifte nizalı taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, bilinen ilk zilyedinin kim olduğu, ne sıfatla kullanıldığı, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı araştırılarak bu hususlarda yerel bilirkişi ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, gerek öncesi keşiflerde alınan beyanlar gerekse yapılacak keşifte alınacak beyanlar arasındaki çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli; zirai bilirkişiden çekişmeli taşınmazların tarımsal niteliğini bildiren, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısı, eğimi, bitki desenini açıklayan, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş ve sınırları işaretlenen fotoğraflar ile desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalı ayrıca davalıların murisleri adına olan tapu kayıtlarının dava dışı taşınmazlara ait olduğu 28.08.2015 tarihli teknik bilirkişi raporunda belirtildiğinden, bu tapu kayıtlarının davalıların murisi ... adına belgesizden kaydedilen dava dışı taşınmazlara ait olup olmadığı, dava dışı taşınmazlara ait ise bunların hangi taşınmazlar olduğu, yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı şekilde kayıt uygulaması yapılmak suretiyle tereddütsüz olarak saptanmalı ve kroki üzerinde gösterilmeli; bundan sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki miktar sınırlamaları dikkate alınmak suretiyle toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmaksızın hüküm verilmesi isabetsiz olup temyiz itirazları açıklanan bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön