16. Hukuk Dairesi 2020/214 E. , 2020/2870 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

16. Hukuk Dairesi 2020/214 E. , 2020/2870 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarıda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... ve arkadaşları tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; 'dava konusu taşınmazın öncesinde Kalkanderesi yatağı olduğu, sonradan bu yerde Rize-Kalkandere karayolu yapılması nedeniyle dere ile dava konusu taşınmaz arasında oluşan 4 metreye varan kot farkından kaynaklanan set meydana geldiği, böylece taşınmazın Kalkanderesi'nin aktif yatağında kalmadığı, dinlenen tanık anlatımları ve ziraat bilirkişi raporunda, çevredeki bir fabrikanın hafriyatından çıkan toprağın bu yere doldurularak çay bahçesi haline getirildiği anlaşılmış ise de; tescil harici bir yerin toprak doldurularak tarıma elverişli hale getirilmesinin imar ve ihya sayılmadığı, bundan ayrı, dava konusu taşınmazın derenin etki alanında kalıp kalmadığının net olarak açıklanmadığı, ayrıca, Karayolları Genel Müdürlüğü'nden söz konusu karayolunun yapımına hangi yıl başlandığı, yol yapımının hangi yıl tamamlandığı ve kamulaştırma yapılıp yapılmadığı hususlarının soruşturulmadığı belirtildikten sonra, noksan soruşturma ile yetinilerek hüküm kurulmasının isabetsizliğine' değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacılar ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 14.11.2019 tarih 2016/16146-2019/7326 Esas, Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, bu kez onama ilamına karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede 1952 yılında kadastronun yapıldığı, çekişmeli taşınmazında tescil harici bırakıldığı, 2009 yılında eldeki davanın açıldığı, yargılama sırasında 2010 yılında 2361 parsel numarasıyla idari yoldan Hazine adına tapu kaydının oluştuğu, ve 2013 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında da 125 ada 5 parsel numarasını aldığı anlaşılmaktadır. Taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların olaylara dayalı beyanlarından, taşınmazın çevresindeki taşınmazlarla bir bütün halde mısır ekilerek kullanılmakta iken Kalkardere deresinden taşan suyun sel olarak geldiğini, 3-4 yıl kadar sular altında kaldığını, o sırada bölgeden kadastro geçtiğini ve taşınmaz üzerinde bir miktar su bulunduğundan tespitinin yapılmadığını, suların çekilmesiyle birlikte davacılar tarafından ihya edilerek mısır ve fasülye ekildiğini, bölgede çay ekiminin başlaması ile çaylık haline getirmek için 1971-1972 yılında yapılan ... Çay Fabrikasının inşaatından toprak döküldüğü, bu toprağın çevredeki başkaca taşınmazlara da taşınıp döküldüğü ve bölgenin çaylık haline getirildiği ve taşınmazın 1975’li yıllardan itibaren çaylık olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucunda zirai ve jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, taşınmaz üzerinde tam verim çağında en az 40 yıllık çaylık bulunduğu, doğal durumda derenin olağan taşkın etkisinde bulunmayıp geçmiş dönemde meydana gelen çok büyük taşkın olayından etkilendiği; fen bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda, taşınmazın 1983 tarihli askeri haritada tarım alanı olarak kullanılan yer olduğu, taşınmazın bitiminden sonra taşınmaz ile aynı kotta bulunan Kalkandere yolunun bulunduğu, yoldan sonra Kalkandere deresinin olduğu ve yol ile dere arasında da 4 metre kot farkının bulunduğu bildirilmiştir. Jeodezi ve fotogrametri bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda ise, taşınmazın 1959 yılında tarımsal faaliyet yapılmayan yer olduğu, bir kısmının dere yatağı kapsamında kaldığı, 1980 tarihli hava fotoğrafında ise taşınmazın bir bütün halde ekili veya dikili tarımsal faaliyet yapılan yer ve sabit sınırlarının arazi üzerinde mevcut olduğu, devamında yol olup yoldan sonra Kalkandere deresinin geldiği, 1959-1990 yılları arasında başkaca (1980 yılı dışında) uçuş (hava fotoğrafı) olmadığı belirtilmiştir.
Tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taşınmazın öncesinde dere yatağı olmayıp çevresindeki taşınmazlarla bir bütün olarak tarım arazisi niteliğinde kullanıldığı (çevresindeki taşınmazlar kadastro sırasında kişiler adına tespit ve tescil edilen taşınmazlardır), 1950’li yılların başlarında yaşanan afet sonucunda güneyinde bulunan Kalkandere’sinden sel bastığı, 1959 tarihli hava fotoğrafı ile kadastro paftasının çakıştırılması sonucunda düzenlenen haritaya göre de sel yatağının taşınmazın bir kısmından geçtiği, sel yatağının diğer kısmının doğusunda bulunan komşu taşınmazda kaldığı, taşınmazın 3-4 yıl kadar su altında kaldığı için tespit dışı bırakıldığı, suların çekilmesiyle birlikte yeniden tarımsal faaliyete devam edildiği, 1970’li yıllarda güneydeki Kalkandere yolunun yapılmasıyla taşınmazın yolun da güneyinde kalan Kalkandere Deresinin taşkın sahasından kurtulduğu yol ile dere arasında 4 metre kot farkının bulunduğu, 1970-1971 yıllarında yapılan çay fabrikası sahasından çıkan toprağın yine civardaki arazi sahiplerinin de yaptığı gibi davacı tarafça taşınmaza döküldüğü, daha sonra çevre taşınmazlarla birlikte çaylık haline getirildiği, 2015 yılında yapılan keşifte çaylığın en az 40 yaşında olduğunun belirtilmesi karşısında bu çaylığın davanın açıldığı 2009 yılından geriye doğru en az 30 yıllık olduğu, 1980 tarihli hava fotoğraflarına göre de 1980 yılı itibariyle de tarım arazisi niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Tescil harici, taşlık kayalık niteliğinde bulunan yere sırf toprak dökülerek/ doldurularak tarıma elverişli hale getirilmesinin imar ve ihya sayılmayacağı tartışmasız olup, zaten tarım arazisi niteliğinde olan bir taşınmaza, civarda bulunan tapu arazi sahiplerinin de yaptığı üzere toprak dökülmesinin toprak kalitesini iyileştirmek amacıyla yapıldığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; dosya kapsamına göre, taşınmaza toprak dökme işleminin zaten tarım arazisi niteliğinde bulunan taşınmazın toprağının iyileştirilmesi amacına yönelik bulunduğu ve bu durumun imra-ihya ve zilyetlikle kazanılmasına engel teşkil etmeyeceği bu haliyle çekişmeli taşınmazda davacılar lehine TMK’nın 713. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu belirtilerek, hükmün bozulması gerekirken, bu husus sehven gözden kaçırılmak suretiyle onandığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 14.11.2019 tarih 2016/16146-2019/7326 Esas, Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 10.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön