17. Hukuk Dairesi 2016/11856 E. , 2018/6042 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2016/11856 E. , 2018/6042 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki muvazaa davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalılardan ...'nin, davacı kooperatif üyesi iken kooperatife ait aidat borçlarını ödemediğini, bu nedenle hakkında 18.03.2014 tarihinde ... 5. ... Müdürlüğü'nün 2012/97 sayılı dosyasında 5.520,00 TL asıl alacak ve faizleriyle birlikte toplam 14.430,80 TL takip çıkışı üzerinden ... takibi başlatıldığını, borçlu ...'nin kooperatif üyeliği sonucunda kendi adına tapuya kaydedilen ... ... ada ... parsel nolu taşınmazı 25.11.2004 tarihinde diğer davalı eşi ...'ye 16.000,00 TL bedelle tapuda satış suretiyle devir ve temlik ettiğini, yapılan bu devrin ... takibini sonuçsuz bırakmak için 818 Sayılı BK.18.maddesine (6098 Sayılı TBK 19.madde) göre muvazaalı olduğunu, her iki davalının da tapudaki satış işlemindeki iradelerinin gerçek bir satış işlemi olmayıp, alacaklıdan mal kaçırmak için yapılan muvazaalı işlem olduğunu, zira taşınmazın o günkü piyasa bedelinin 75.000,00 TL civarında olup, gerçek bedelinin çok altında 16.000,00 TL üzerinden satış işlemi yapılmasının işlemin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, söz konusu taşınmazın halen davalılarca kullanıldığını,muvazaalı tasarrufun iptalini, ... dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere gayrimenkul üzerinde cebri haciz ve satış yetkisi verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı ... ve diğer davalı ... vekilleri ayrı ayrı cevap dilekçelerinde; hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğunu, ancak davacının talebinin İİK'na tabi talep olduğunu, açılan davanın İİK'nun 284.maddesine göre 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, bu nedenle davanın
öncelikle hak düşürücü süre yönünden reddini, süreden red talebi kabul edilmediği takdirde esas yönünden reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; İİK.'nun 284.maddesindeki 5 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra dava açılmış olmakla, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine,karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Davacı vekili, dava dilekçesinde davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin iptalini istemiştir.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla TBK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının ... takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına
rağmen kanunun ... hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımı söz konusu olmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön