17. Hukuk Dairesi 2015/10295 E. , 2018/5019 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2015/10295 E. , 2018/5019 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 28/08/2006 tarihinde davalının sürücüsü olduğu aracın, şerit ihlali yaparak davacılardan İbrahim'in idaresinde bulunan ve diğer davacılarında içerisinde bulunduğu araca çarptığını, davacıların yaralandığını, aracın pert olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı ... için 10.000,00 TL manevi, 1.000,00 TL maddi, ... için 10.000,00 TL manevi 1.000,00 TL maddi ve ... için 5.000,00 TL manevi 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan kaza tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 26/01/2015 tarihli dilekçe ile ... için 9.295,00 TL. İbrahim için 7.750,00 TL karşılanmayan araç hasarı ve 500,00 TL ikame araç bedeli olmak üzere 8.250,00 TL olarak taleplerini ıslah etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için 7.905,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi, ... için 8.736,22 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 16.641,22 TL maddi, 12.000,00 TL manevi tazminatın 28/08/2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
10.04.1992 Gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, ... ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK'nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK'nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK'nın 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK'nın 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
...'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 09.02.2015 tarihli kısa kararda, “1.Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, buna göre; Davacı ... için 7.905,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi, Davacı ... için 8.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, Davacı ... için 1.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 15.905,00 TL maddi, 12.000,00 TL manevi tazminatın 28/08/2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine,” şeklinde karar verildiği halde; gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, “1.Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, buna göre; Davacı ... için 7.905,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi, Davacı ... için 8.736,22 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, Davacı ... için 1.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 16.641,22 TL maddi, 12.000,00 TL manevi tazminatın 28/08/2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine,” karar verildiği görülmektedir. Böylelikle, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı ... İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön