17. Hukuk Dairesi 2016/19804 E. , 2019/7776 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2016/19804 E. , 2019/7776 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.06.2019 Çarşamba günü davalı vekili Av. ... geldi. Davacı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıya ait olup davacı şirket nezdinde trafik sigortalı aracın yaptığı kazada yaralanıp malul kalan 3. kişiye maluliyet tazminatı ödediklerini, araç sürücüsünün kaza anında alkollü olması nedeniyle davalıya rücu haklarının doğduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 36.398,82 TL tazminatın ödeme tarihi olan 24.06.2008'den işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, kaza münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmediğinden rücu şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 36.398,82 TL'nin ödeme tarihi olan 24.06.2008'den işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul 31. İcra Müdürlüğü'nün 2011/19272 sayılı dosyasında 24.08.2011 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibiyle kesilen zamanaşımının yeniden işlemeye başladığı ve yeniden işlemeye başlayan 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde eldeki rücuen tazminat davasının açıldığı dikkate alındığında, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesine göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasında işgöremez hale gelen dava dışı 3. kişiye tazminat ödeyen davacının ödediği bedelin, kendi sigortalısı olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK'nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 'Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı' başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan 'b-2' bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nın B.4.d. maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nın B.4.d. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK'nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK'nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı aracın karayolunda seyri sırasında, araç sürücüsünün, iki yönlü- virajlı yolun menfez kısmında hızı nedeniyle ve yol kenarındaki mıcırın da etkisi ile hakimiyetini kaybedip gidiş yönüne göre yolun sağ kısmından yol dışı kaldığı, ağaçlara çarparak durabildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalıya ait araç sürücüsünün alkollü olmasının, tek başına davacıya rücu hakkını vermeyeceği doğru biçimde mahkeme tarafından gözetilmiş ve münhasırlık incelemesi için bilirkişi raporu alınmıştır. Ne var ki; 03.06.2015 tarihli nörolog bilirkişi raporunda, yasal sınır 0,50 promilin üstünde (1,65 promil) alkollü olan sürücünün güvenli sürüş yeteneğinin tehlikeye girdiği ve alkolün kazada etkili olduğu şeklinde görüş bildirildiği, K.T.K. 48 madde değişikliğinden önce meydana gelen kazada alkolün münhasır etkisi konusunda açıkça tespit yapılmadığı görülmektedir. Bu raporu esas alan ve sigorta hukukçularından oluşan heyetin 16.09.2015 tarihli raporunda ise, kaza mahallindeki yol ve hava durumu, olay yeri özellikleri, harici etkenler, olayın oluş şekline ilişkin ceza dosyasındaki tespitler ile davacının ödeme yaptığı 3. kişinin tanık olarak verdiği beyan vs. irdelenmeden, sadece nörolog bilirkişinin alkolün kazada etkili olduğu tespiti nedeniyle rücu şartlarının oluştuğu şeklinde görüş bildirildiği görülmektedir. Anılan her iki rapor da hükme esas almaya elverişli olmadığından, mahkemenin münhasırlık konusunda yaptığı araştırma yetersizdir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; kazanın meydana gelmesine etki edebilecek hava- yol- trafik durumuna ilişkin tespit sağlayacak eksik kalan delillerin toplanması ile İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak, davacının rücu hakkı olup olmadığının belirlenmesi; daha sonra maluliyet oranı ile tazminat hesabı konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 19/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön