17. Hukuk Dairesi 2020/3952 E. , 2020/5846 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2020/3952 E. , 2020/5846 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 06.10.2014 tarihinde tek taraflı ölümlü trafik kazasında davacıların murisleri ... (davacıların annesi) olay yerinde, davacıların babası ... ise kaldırıldığı hastanede 2 gün sonra vefat ettiğini, aynı araçta bulunan ve aynı zamanda davacılardan olan ... ve ...'nın yaralandığını anne ve babalarının vefatı davacıların müteveffaların desteğinden mahrum kaldıklarını belirterek 7 davacının her biri için yaş, eğitim vs. koşulları tespit edilerek her biri için ayrı ayrı destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanarak davalı ... şirketinden tahsiline, davacı ... ise 1990 doğumlu bekar olup, devlet memurudur, bu nedenle Harun ve evli olan Melek
ve ... için destekten yoksun kalma taleplerinin bulunmadığını, davacılar yaşanılan kaza sonrası anne-babalarını aynı anda kaybetmiş olduklarından dolayı manevi açıdan çok ciddi acı ve elem içinde olduklarını her biri için ayrı ayrı 20.000,00'er TL manevi tazminatın davalı kusurlu Karayolları Genel Müdürlüğünden tahsilini talep ettiklerini, kaza esnasında yaralanan davacı ... için; kazada yaşadığı bedensel zarardan kaynaklı 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı ... şirketinden dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte, yaralanma kaynaklı yaşadığı acı ve keder karşılığı 10.000,00 TL manevi tazminatın Karayolları Genel Müdürlüğünden dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delliler ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacıların davalı ...'na yönelik manevi tazminat davasının reddine, davacıların ...ye yönelik davası yönünden davacılar ... ve ... destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davalarının reddine, 7.216,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den tahsili ile davacı ... ödenmesine, 14.864,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den tahsili ile davacı ...'ya ödenmesine, 14.864,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den tahsili ile davacı ...'ya ödenmesine, 26.336,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den tahsili ile davacı ...'ya ödenmesine, 53.258,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den tahsili ile davacı ...'ya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasına ilişkindir.
Davacı, davalı ...'nü hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu
Tüzel kişilerinin Yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu'nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, davalı ... bakımından davanın HMK 114/1-b. maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davacıların Karayollarına yönelik açtığı davada davanın esasına girerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre; davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 20/10/2020 gününde Üye ...'un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Trafik kazası nedeniyle oluşan zararın tazmini için sigorta şirketine ve ...’ne karşı açılan davada mahkemenin KGM yönünden kazada kusuru bulunmadığından davanın reddine dair kararının temyizi üzerine Dairemizde yapılan incelemede KGM’ye karşı açılan davaya bakmanın idari yargının görevine girdiğinden bahisle
kararın bozulmasına karar verilmiş ise de mahkeme kararının aşağıdaki gerekçeyle onanması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.
Dairemizin daha önce benzer olaylarda verdiği bozma kararları ile dosyaların gönderildiği idare mahkemelerinin de görevsizlik kararı vermesi üzerine konunun intikal ettiği Uyuşmazlık Mahkemesi istikrar kazanmış içtihatlarıyla davaya bakmanın adli yargının görev alanında olduğuna karar vermektedir. Görev konusu artık çözülmüşken dosyanın tekrar idare mahkemesine gönderilmesi yargılamanın gereksiz uzamasına, emek ve kamu kaynağı ziyaına neden olacaktır. Davaların mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisi açısından da değerlendirildiğinde mahkemenin davanın esasına girerek sonuçlandırmasının doğru olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, yargı yolu görev uyuşmazlıklarını çözmeye yetkili tek mahkeme, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 24.12.2018 tarih ve Esas: 2018/842, Karar: 2018/825 sayılı kararında bu dosyadakiyle aynı davalı idareye karşı benzer şekilde hizmet kusuru sayılabilecek bir nedenle kazanın meydana geldiği iddiasıyla açılan davayla ilgili değerlendirmeler şu şekildedir.
2918 sayılı Kanunun 110'uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk
davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158'inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma
usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön