20. Hukuk Dairesi 2017/679 E. , 2019/5978 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, .... beldesi, köy civarı mevkiinde bulunan kuzeyi 544 parsel, güneyi çorak arazi, doğusu .... tarlası, batısı .....tarlası ile çevrili 9000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın adına tescilini istemiştir. Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği 09.03.1998 tarihli karar 8. Hukuk Dairesinin 11.06.1998 tarih 1998/3830 - 1998/6708 sayılı kararıyla “Dava tapusuz taşınmazın Medeni Kanunun 639/1 maddesi hükmü gereğince tapuya tescili isteğini ilişkin olup bu madde gereğince bir yerin tapuya tescil edilebilmesi için tapuda kayıtlı olmaması gerekir. Hazine tarafından verilen temyiz dilekçesinde bu yerin hazineye ait Eylül 1329 tarih 24 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı bildirilmiştir. Hazineye ait tapulu bir taşınmazın zilyetlik veya imar- ihya yoluyla kazanılması mümkün olmaz. Davanın niteliği göz önünde bulundurularak Hazinenin ileri sürdüğü bu savunmanın değerlendirilmesi, tapu kaydı getirtilerek yerel ve teknik bilirkişiler aracılığıyla yerine uygulatılması, tescile konu taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerektiğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüyle (A) harfiyle gösterilen 9000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/03/2012 tarih ve 2011/13623-2012/3050 E.-K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin, 05/03/2012 tarih ve 2011/13623 -2012/3050 E.-K. sayılı kararında özetle; ”Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmadığı anlaşılmakta olup dosyada mevcut orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında ne şekilde gözüktüğü bildirilmemiş sadece amenajman planında orman sayılmayan alanda kaldığı bildirilmiştir. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösterir orijinal kadastro paftası getirtilmediği gibi orijinal kadastro paftası üzerinde yeri de gösterilmemiştir.
Mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı Orman Yönetiminden sorularak yapılmış ise buna ilişkin işe başlama, çalışma, işi
bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin bir sureti ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösterir orijinal kadastro paftasının bir sureti, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, çekişmeli taşınmazın kadastro sırasında hangi nedenle tescil harici bırakıldığı araştırılmalı, fenni bilirkişi tarafından çekişmeli taşınmazın orijinal kadastro paftası üzerinde yerini gösterir rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. '' denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak, davanın kabulü ile;.....06/11/2015 tarihli bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 8711.68 m2'lik taşınmazın tarla vasfı ile davacı Ali oğlu, 1956 doğumlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1954 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi yapılan araştırma, inceleme ve uygulama da hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hüküm tarihinden önce 30/03/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1/2. maddesi ile .... Büyükşehir Belediyesinin sınırları il mülkî sınırları olarak genişletilmiş; bu sınırlar içinde kalan köy ve beldelerin tüzel kişilikleri sona ererek bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmışlardır. Bu nedenle, büyükşehir sınırları içinde yer alan .... belediyesinin ve Kaldırım beldesinin tüzel kişiliği sona ermiş olup, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası uyarınca, yerine bağlı bulunduğu .... Büyükşehir Belediye Başkanlığı geçmiştir. Bu durumda; 5216 sayılı Kanun hükümleri ve 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, Yumurtalık belediyesinin bağlı bulunduğu .... Büyükşehir Belediye Başkanlığının huzuruyla davanın görülmesinde yasal zorunluluk bulunduğu halde .... Büyükşehir Belediye Başkanlığı davaya dahil edilmeden, davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur. Taraf sıfatı 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup istek olmasızın re'sen gözetilmelidir.
Bunlardan ayrı; mahkemece yapılan orman araştırması ve zilyetlik araştırması da yeterli değildir. Mahkemece, taşınmazın niteliğini belirlemede yetersiz ziraat bilirkişi raporu ile yetinilmiş, taşınmazların öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı açıklatılmadığı gibi bozmamız sonrasında yapılan keşifte, keşif mahalinde mahalli bilirkişide dinlenilmemiştir.
Ayrıca, çekişmeli taşınmaza komşu, tescil davası sonucunda kişiler adına tesciline karar verilen veya halen davası devam eden taşınmaz bulunup bulunmadığı araştırılarak bunlara ilişkin dava dosyaları getirtilerek değerlendirilmemiş yörede imar uygulaması yapılıp yapılmadığı, hangi tarihte yapılıp kesinleştiği, çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamına alınıp alınmadıkları yönünde de araştırma yapılmamıştır. Bilindiği üzere imar-ihyaya muhtaç olan bir yer imar planları kapsamına alınmış ise o tarihten sonra imar-ihya yoluyla edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay gayrimenkul dairelerinin kararlılık kazanmış uygulamalarına göre; imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten, imar planları kapsamına alındığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmuş ise bu tür yerlerin zilyetlik yoluyla edinilmesi olanak dahilindedir.
Bu sebeplerle, öncelikle dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye ..... Büyükşehir Belediye Başkanlığına tebliğ edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile 1975’lı yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planları ile dava konusu taşınmazlara komşu parsellere ait kadastro tutanağı ve ekleri ile varsa tapu ve vergi kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte davalı iseler dava dosyalarının, kesinleşmişse kadastroca oluşan tapu kayıt örneklerinin, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden getirtilmeli, bu nedenle; mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.-K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.-K. ve 13/06/1989 gün ve 7/25 E.-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğraflarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ve yine hava fotoğraflarına stereoskop aleti vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği ile üzerinde varsa bitki örtüsünü oluşturan ağaçların cinsi, yaşı, dağılımı ve kapalılık oranını açıklayıcı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; fen bilirkişi tarafından uygulamaya yönelik kroki düzenlettirilmeli, zilyetlikle kazanılacak yerlerden ise varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik incelemeye dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/10/2019 günü oy birliği ile karar verildi.
20. Hukuk Dairesi 2017/679 E. , 2019/5978 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat