20. Hukuk Dairesi 2017/9970 E. , 2019/1815 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

20. Hukuk Dairesi 2017/9970 E. , 2019/1815 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... mirasçılarından ... mirasçıları ve ...vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi vekili, 05.10.1981 hâkim havale tarihli dilekçe ile ... ilçesi 137 ada 993 parsel sayılı taşınmazın mer'a niteliğiyle 23 hektar 7993 m² yüzölçümüyle davalılar adına tapuya kayıtlı olduğu, bu tapu kaydının, ... Bey adına kayıtlı Nisan 336 tarih 103 sıra sayılı 1125 dönüm yüzölçümlü, bedelli öşürlü bir kıta mer'a niteliğindeki kök tapu kaydının ifrazı ile oluştuğu, 31.10.1935 tarih ve 133 sırada tapulama girmekle 63 ada 1, 2 ve 3 sayılı parsellere revizyon gördüğü, bunlardan 1 ve 2 sayılı parsellerin Hazine üzerine, 3 sayılı parselin ise 133 hektar 6082 m² yüzölçümü ile tesbit görerek 969, 970, 971, 972, 973 ve 974 sayılı parsellere revizyon gördüğü, 972 parselin de 992 ve 993 parsellere ifraz edildiği, tapu kaydının vasfı, sınırları, tesisi gayrisabit olduğundan ilk tesis ve gittilerinin hukukî kıymeti bulunmadığı, 3116 sayılı Kanuna göre orman sayıldığı, 4785 sayılı Kanuna göre devletleştirildiği ve 5658 sayılı Kanuna göre iadeye tâbi bulunmadığından hukukî kıymetinin kalmadığı, 1979-1980 yıllarında çalışan 9 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından çekişmeli 137 ada 993 sayılı parselin orman olarak tesbit edildiği, ancak, tapu kaydının kapatılmadığı, alınıp satılmasına neden olunduğundan, tapu kaydının iptali ile orman olduğundan tapu kaydının kapatılmasına karar verilmesi istemiyle ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesine dava açmış, yine Orman Yönetimi tarafından 22.10.1981 tarihli dilekçe ile 137 ada 993 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyonu kararı ile 44-45 ve 46 OS noktalarından geçirilen ve bu noktaların kuzeyinde kalan kısmın davalılara ait tarım alanı olarak bırakılan orman tahdidinin yanlış olduğunu ileri sürerek açtığı tahdide itiraz davası tapu iptal davası ile birleştirilmiştir.
Davalı- karşı davacı... vekili 27.10.1981 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin hissedarı olduğu 137ada 993 parsel sayılı taşınmazın kuzeyinde 44-45 ve 46 OS noktalarınından geçirilen orman sınır hattının güneyinde kalan kısmın orman kadastrosu sırasında orman sayılmasının hatalı olduğunu ileri sürerek açtığı orman tahdidine itiraz davası da yukarıda bahsedilen dava dosyaları ile birleştirilmiştir.
Yapılan yargılama sonunda ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.05.1987 tarih ve 1981/552-358 E.-K. sayılı hükmün Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından 09.11.1989 gün 1989/10074-12151 E.-K. sayılı kararı ile görev yönünden bozulduğu, Yargıtay tarafından hükmün bozulması üzerine mahkemenin 1989/226 Esas 1989/1270 Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın ... Kadastro Mahkemesine aktarıldığı, mahkemenin 1991/57 Esasına
kaydedilerek yapılan yargılama sonunda 04.12.1994 tarihli 1991/57-5 E.-K. sayılı karar ile orman tahdidinin kesinleştiğinden daha sonra yapılan 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla sınırlandırmada bir değişiklik yapılmadığından bahisle, Orman Yönetminin 1650 m2'lik kısmı ile...ın'ın (B) ve (D) harfleriyle gösterilen bölümleri hakkındaki davalarının reddine, orman tahdidinin 44 ila 47 OS noktalarından geçirilmesine, kamulaştırma bedelinin serbest bırakılmasına karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi,... ve katılan Himmetül Vahit Okudan tarafından temyiz edilmiş, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından 25.04.1995 gün 1995/4612-5232 E.-K. sayılı kararı ile araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur.
Bozmaya uyulması sonrasında mahkemenin 1995/950 Esasına kaydedilerek yapılan yargılama sonunda 29.05.1997 tarihli 1995/950- 188 E.-K. sayılı kararı ile davacı ... Yönetimi ve karşı davacı... tarafından açılan orman tahdidine itiraz davalarının reddine, Orman Yönetimi tarafından açılan tapu iptal davasının kısmen kabul ve kısmen reddi ile ... ilçesi 137 ada 993 parselin ifrazen ayrılmış bulunduğu 63 ada 3 parsele uygulanan 31.10.1935 tarih ve 15 sıra numaralı tapudan tedavül ve ifraz olmuş bulunan davalılar adına kayıtlı 137 ada 993 parselin ifrazen ayrılmış bulunduğu 63 ada 3 parsele uygulanan 31.10.1935 tarih ve 15 sıra numaralı tapudan tedavül ve ifraz olmuş bulunan davalılar adına kayıtlı 137 ada 993 parsel numaralı tapunun 07.01.1997 tarihli keşif haritasında 45-46 numaralı orman sınır noktalarından geçirilen orman sınır hattının güneyinde kalan A=84.750 m2 ve B=149.000 m2'lik kısımlarının orman sayılan yerlerden kalması nedeniyle iptallerine, harita C =9600 m2'lik kısım yönünden Orman Yönetiminin açtığı davanın reddine karar verildiği, hüküm Orman Yönetimi,... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından 30.10.1997 gün 1997/9838-10324 E.-K. sayılı karar ile onandığı, onama kararının taraflara en son 19.01.1998 tarihinde tebliğ edildiği ve süresinde karar düzeltme yoluna başvurulmamış olduğundan 03.02.1998 tarihinde kesinleştiğine dair 23.02.1998 tarihinde kesinleşme şerhi verilmiştir.
Talepte bulunan davalı ...'ün mirasçılarından ... mirasçıları ve ... vekili mahkemeye sunduğu 20.06.2017 hâkim havale tarihli dilekçe ile davalılardan ... mirasçısı olan ve gerekçeli kararda ... olarak yazılan ...'ün 01.09.1992 de öldüğünü ve ölüm tarihinde dava dosyasının Yargıtay incelemesinde olup henüz mahkemeye gönderilmediğini, yapılan yargılama sırasında ...'ün ölüm tarihi itibariyle mirasçıları olan Yurdagül, ..., ... ve ...'ün davaya dahil edilmediklerini, mirasçısı Yurdagül'ün 2006 yılında ölümü nedeniyle geriye mirasçı olarak kızı ...'ın kaldığını, dava devam ederken müvekkillerinin murisi davalı ...'ün ölümü nedeniyle HMK'nın 124. maddesine göre taraf değişikliğinin resen sağlanması gerektiğini, davada el birliği ile mülkiyet söz konusu olduğundan dava arkadaşlığı mevcut olup, tüm davalılar yönünden kesinleşme olmadığını, kaldı ki yargılamanın henüz tamamlanmadığını ve bu nedenle mahkemece yapılan kesinleştirme işleminin usule uygun olmadığını, yine gerekçeli karar ve Yargıtay ilamının davalı ...'e tebliğ edilmediğini, bu yönden de kesinleştirme işleminin usule uygun olmadığını, bu nedenlerle müvekkillerinin murisi davalı ...'ün 1992 yılında yargılama sırasında ölümü nedeniyle mirasçılarının davaya dahil edilip hukuki dinlenilme şartı, taraf ehliyeti şartının yerine getirilmesi için yok hükmünde sayılan kesinleşme şerhinin kaldırılması ve davalı ölü ... mirasçıları ..., ..., ... ve ... ile davalı ... adına gerekçeli kararın tarafına kalemde tebliğine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 20/09/2017 tarihli ek karar ile; davaya konu ... ili, ... ilçesi, 137 ada 993 parsel nolu taşınmazda hissedar olan ölü ... mirasçısı davalı ...'ün yargılama sırasında 01.09.1992 tarihinde öldüğü halde mirasçılarının davaya dahil edilmeden yargılamaya devam edildiği, mahkeme ve Yargıtay kararının da ölü davalı ... mirasçılarına tebliğ edilmediği, tebligatların davalı ...'ün adresine gönderildiği, ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararında gerekçeli kararda davalı olarak ismi yazılı olan ...'ün mahkemenin 29.05.1997 tarihli kararında taraf olarak gösterilmediği ve gerekçeli
kararın tebliğ edilmediği, davalı ...'ün mirasçılarından ... mirasçıları ve ... vekili tarafından verilen kesinleşme şerhinin kaldırılmasına ve gerekçeli kararın müvekkillerine tebliğine dair dilekçenin temyiz dilekçesi niteliğinde olduğu gerekçesi ile mahkemece bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, dilekçenin temyiz defterine kaydı ile dava dosyasının temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtaya gönderilmesine karar verilmiştir.
Dava, orman tahdidine itiraza ilişkindir.
Talepte bulunanlar vekilince dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler ve dosya kapsamından tapu maliklerinden ...'ün 22.04.1969 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ı bıraktığı, Orman Yönetimince tapu maliklerinden ...'ün mirasçılarının davaya dahil edilmesi amacıyla sunulan dilekçede mirasçı/talepte bulunanların murisi ...'ün isminin “...” olarak yazıldığı, alınan nüfus kayıtlarına göre ...'ün isim değişikliği yapmış ise de bu değişikliğin 1954 yılında yani babasının ölümü öncesinde yapıldığı, diğer mirasçıların tamamının isimlerinin ise dilekçede doğru şekilde yazıldığı, asliye hukuk mahkemesince tapu maliklerinden ...'ün mirasçılarına gönderilen tebligatların şahısların adreslerinde tebliğ edildiği, yargılama aşamasında “...”e gönderilen tüm tebliğ evraklarının belirtilen yanlış isimle çıkarıldığı, tapu maliklerinden ...'ün mirasçılarından olan ...'ün ise davanın kadastro mahkemesine devri sonrasında davadan ve duruşma gününden haberdar edilmediği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında yer alan ... Sulh 3. Hukuk Mahkemesinin 26.05.1994 gün ve 1994/787-727 E-K. sayılı veraset ilâmından, davalı ...'ün, yargılamanın devamı sırasında 01.09.1992 tarihinde öldüğü ve mirasçısı olarak Yurdagül, ..., ... ve ...'ün kaldığı, mahkemece, davalı murisin adı geçen mirasçılarının davaya dahil edilmediği, davalı ...'ün de davanın kadastro mahkemesine devri sonrasında davadan ve duruşma gününden haberdar olmadığı, bu hali ile ismi geçenlerin savunma delilleri saptanıp toplanmadan tahkikatın sona erdirilerek karar verildiği görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554-2011/684 E.-K. sayılı kararında da değinildiği gibi, davalının öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nun 73. maddesinde Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceğini öngörmüştür. Buna göre mahkemece, dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalının mirasçılarına husumet yöneltilerek davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “Adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke olmayıp, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra
takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Bir davada dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olan taraf ehliyeti, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle, 1086 sayılı HUMK'nın 41. maddesinde ve 6100 sayılı yeni HMK'nın 55. maddesinde, taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, diğer tarafın istemiyle davanın takibi için bir kayyım tayin edebileceği öngörülmüştür. Ancak, Kanunda, ölü kişiye karşı dava açılması halinde yargılamaya nasıl devam olunacağına dair düzenleme getirilmemiştir. Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın mahkemece re'sen gözetilmesi gereklidir.
Kural olarak, ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde, kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesi de mümkün değildir. Zira, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Ancak, HMK’nın 124. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, yine dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin, kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği öngörülmüştür. Yani, davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmelidir (H.G.K. 11.09.2013 gün 2013/612-1297 E. K.).
Somut olayda, davacı ... Yönetimince, tapu maliklerine husumet yöneltilmiş, ölü olduğu belirlenen diğer davalı mirasçılarına husumet yaygınlaştırılmıştır. Ancak, dava konusu parselde hisse maliki olan davalı ...'ün, tapu kaydından ölü olduğu anlaşılamadığından davacı ... Yönetiminin, doğru olarak husumet yönelttiği tapu malikinin dava açıldığı sırada ölü olduğunu bilebilecek bir durumda olmadığı kabul edilerek asliye hukuk mahkemesince davacı idareye, tapu malikinin tüm mirasçılarına davayı yöneltme imkanı tanınmış, davacı tarafından mirasçılardan ...'ün ismi “...” olarak bildirilmiş, mirasçının yargılama sırasında öldüğü ise farkedilmeksizin yargılama sonuçlandırılmış, tapu maliki davalı ...'ün mirasçılarından olan ... ise davanın kadastro mahkemesine devri sonrasında davadan ve duruşma gününden haberdar edilmemiştir.Bu nedenle, mahkemece davacı idareye, HMK'nın 124. maddesi uyarınca davayı tapu maliklerinden ...'ün mirasçılarından olan ... ile ...'ün yukarında adı geçen mirasçılarına yöneltme imkanı tanınması, yöneltmek istediği takdirde de mirasçılarının tespiti ile bunlara tebligat çıkartma imkanı verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, bu hususa riayet edilmeksizin yargılamaya devam edilip, tahkikat sona erdirilerek, esas hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ...'ün mirasçılarından ... mirasçıları ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön