21. Hukuk Dairesi 2017/5998 E. , 2018/5184 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2017/5998 E. , 2018/5184 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi


K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, ... Tic. A.Ş’nin inşaat işinde fiilen 01.11.2013 tarihinde çalıştığının tespiti ile iş kazası nedeniyle uğradığı zararların karşılanması istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı şirket vekili, davacının, müvekkili şirketin çalışanı olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen olayın işyerinde yaşanmadığını,olayla ilgili işyerine gelen SGK Denetçilerinden davacının hastanede evde düştüğü şeklinde beyanda bulunduğunu öğrendiklerini, davacının iş yerinde neden bulunduğu konusunda bilgileri olmadığını, Davacı ile Davalı Şirket arasında iş ilişkisi bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili davaya cevap vermemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk Derece Mahkemesince; “Somut olayda; davacının 29.12.2016 tarihli celse beyanları ve toplanan delillerden; davalı işyerinde fabrika genişletme temel ve perde tadilatı yapılmakta olduğu, davacının ise soğuk demirci ustası olduğu, davalı işverenin kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu olayda; davalı işverenin faaliyet konusu dışında olan, fabrika genişletme inşaat işi için dava dışı Mehmet Küçükel isimli kişi ile birlikte sözleşme ile taraflara yüklenen edimlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle yapılan işin istisna akdi niteliğinde olduğu davacının çalışmalarında da hizmet akdinin unsurlarının oluştuğundan söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Buna göre davanın reddine karar vermek gerekir.
Kaldı ki; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı işyerinin etrafında başka işyeri olmadığı, bordro tanıklarından davacı iddiasını doğrulayan bulunmadığı, davalı işyerinin davayı kabul etmediği ve dolayısıyla davacının 01/11/2013 tarihinde davalı işyerinde çalıştığının da ispat edilememesi ve Mahkememizce de bu yönde bir delil bulunmadığından davanın redddine karar verilmiştir. ” gerekçesiyle “Davanın REDDİNE” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davacı vekili, eksik inceleme yapıldığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ''....dosyadaki bilgi, özellikle teşhis ve tedavi belgeleri ile bir kısım tanıkların somut ve net anlatımlarına göre, somut olayda; 01.11.2013 tarihinde fabrika genişletme inşaatında soğuk demirci olarak çalışmakta iken yüksekten düşme sonucu vücudunda kırıklar meydana geldiği anlaşılan davacının; davaya konu yaptığı işin içerik, kapsam ve niteliğine göre işverenle arasındaki ilişkide; işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek durumda olması, davacının, edimleri ile ilgili işverenin buyruklarına uyma dışında çalışma imkanı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığının bulunması ve genel olarak işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda onun tarafından sağlanacak teknik destek ile onun denetim ve gözetiminde yapılması gereken çalışmasının; zaman ve bağımlılık unsurlarını bünyesinde barındırdığı, dolayısıyla hizmet akdinin var olduğu ve sigortalılığın kabul edilmesi gerektiğinin belirgin bulunduğu gözetilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün, davanın kabulüne yönelik olarak düzeltilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. ” gerekçesiyle
“A-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, Adıyaman İş Mahkemesinin 14.02.2017 Tarih, 2014/442 Esas - 2017/34 Karar sayılı KARARININ KALDIRILARAK, DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
B-1-)Davanın kabulü ile; davacının 01.11.2013 tarihinde 1 gün hizmet akdine dayalı olarak davalı işverene ait olan işyerinde çalıştığının tespitine, ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalılar vekilleri hizmet aktinin unsurlarının oluşmadığı, davacıyı ...’in istisna akdi kapsamında yanına işçi aldığı,davanın reddi gerektiği gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre; hizmet akti ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılırlar. Söz konusu Kanunda “hizmet akdi” tarifine yer verilmemiş, yalnızca Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet sözleşmesi ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşemesine atıfla yetinilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde iş sözleşmesi tanımlanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunun 393. maddesinde de hizmet sözleşmesine yer verilmiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 393. maddesine göre hizmet sözleşmesi; işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurlarına yer verilmişken, 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir. Hizmet akdi, her şeyden önce bir iş görme edimini zorunlu kılar. Bu akitle sigortalıya yüklenen borç, işveren yararına bir iş görmek, hizmet sunmaktır. Bağımlılık ve bu kapsamda ele alınması gereken zaman unsuru, hizmet akdinin ayırt edici özelliğidir.
Bağımlılık, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Genel anlamda bağımlı çalışma, işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda, işverence sağlanacak teknik destek ve işverenin denetim ve gözetiminde yapılan çalışmadır. İşverenin yönetim (talimat verme) hakkı karşısında işçinin talimatlara uyma (itaat) borcu yer alır. Bir işin görülmesi süreci içinde işçinin faaliyeti, çalışma şekli, yeri, zamanı ve işyerindeki davranışları düzenleyen talimatlar veren işveren onu kişisel bağımlılığı altında tutar. Bu sözleşmede varolan otorite/bağımlılık ilişkisi taraflar arasında kaçınılmaz olarak bir hukuki hiyerarşi yaratır. Bu nedenle hizmet akdinde bağımlılık hem işçinin kişiliğini ilgilendirmekte hem de bir hukuki bağımlılık niteliği taşımaktadır.
Hizmet akdi, çoğu kez 6098 sayılı Kanunun 470. maddesinde; yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olduğu tanımlanan eser sözleşmesi ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi eser sözleşmesine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir. Öte yandan; 393. madde hükmünün açıklığı gereği, çalışanın kendi aletleri ile çalışması veya götürü hizmet sözleşmelerinde ücretin, yapılacak işe göre toptan kararlaştırılması imkan dahilinde bulunduğundan, tarafların belli bir fiyat üzerinden anlaşmaları eser sözleşmesinin varlığını göstermediği gibi, götürü sözleşmelerde, bir süre için hizmet etme borcunun mu, yoksa önceden belirlenmiş bir sonucun meydana getirilmesi borcunun mu yüklenildiğinin şüpheli bulunduğu durumlarda, araştırma yapılarak tarafların amacı, durumu ve yaşam deneyimleri gözetilip hukuki ilişki saptanmalıdır.
Somut olayda ise; tanık beyanları, denetmen raporu, savcılık soruşturması, göstermektedir ki; davacı ve davalı şirket arasında hizmet aktinin unsurlarını taşıyan bir ilişki bulunmamaktadır. Davacının, arkadaşı ...’in istisna akdi kapsamında davalı şirketteki çalışmasına yardımcı olmak için, ...’in talimatı ve denetiminde fabrikanın genişletme inşaatında çalışmak için orada bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi KARARI BOZULMALIDIR.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 31/05//2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön