21. Hukuk Dairesi 2017/2076 E. , 2018/2394 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2017/2076 E. , 2018/2394 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi

K A R A R

A)Davacı İstemi:
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 01.02.1978 tarihi olarak tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... vekili özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, zamanaşımı gerçekleştiğini, kurum kayıtlarına göre işlem yapıldığını, işe giriş bildirgesinin varlığının yeterli olmadığını, eylemli çalışmanın gerektiğini, kurum işleminin yerinde olduğunu, belirterek davanın reddini istemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
“Getirtilen belgeler ve dosya kapsamına göre, 01/02/1978 tarihli işe giriş bildirgesindeki işveren olarak adı geçen Armağan oto bakım servisi ...ve ortağı işyerinin kurumda ...sicil no ile Armağan kuyumcu adına 506 sayılı yasa kapsamına alınıp, 01/06/1977-19/02/1979 tarihleri arası 506 sayılı yasa kapsamında bulunduğu, son işçilik bildirim tarihi ile yasa kapsamından çıkıp işveren dosyasının imha edilen kayıtlar arasında olduğunun bildirildiği, bu işyerinden 04/06/1963 doğumlu davacı adına düzenlenmiş 01/02/1978 tarihinde işe başladığını gösterir ilk işe giriş bildirgesinin kurumda 20/02/1978 tarihinde işlem gördüğü, davacıya verilen sigorta sicil numarasının 01/02/1978 serilerinden olduğu, dönem bordrolarının yer almadığı, dolayısıyla bordro tanığı tespit edilip dinlenemediği, davacı tanık anlatımlarıyla davacının dava konusu edilen dönemde işyerinde fiili çalışmasının doğrulandığı, yine aldırılan uzman bilirkişi raporuyla dava konusu edilen döneme ilişkin sigortalı ilk işe giriş bildirgesindeki sigortalı hanesindeki imzanın davacı eli ürünü olduğunun belirlendiği, kaldı ki kurumca davacıya verilen sigorta sicil numarasının da hizmet tespiti istenilen yıla ait olduğu, bu haliyle talep edilen tarihte çalışma olgusu ve sigortalı hizmet başlangıcının tespit edildiği görülmüş,” gerekçesiyle “Davanın KABULÜ ile, Davacının 506 sayılı yasa 60-G maddesine göre sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği, 04/06/1981 tarihi olduğunun ve 01/02/1978 tarihindeki 1 günlük çalışmaya yönelik ödenecek sigorta priminin prim ödeme gün sayısının hesabına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine” karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu;
Davalı ... vekili; 6552 sayılı Yasa uyarınca feri müdahil konumunda olan kurum aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti verilemeyeceğini, fiili çalışma olgusunun ispatlanması gerektiğini, dönem bordrolarında davacının isminin bulunmadığını, işyeri kayıtlarının incelenmediğini, resen gözetilecek sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ''Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, Anayasal sosyal güvenlik hakkı kapsamında, davacının kimlik bilgilerini içerir, yasal süresinde Kuruma intikal etmiş, ve sahteliği de ileri sürülmeyen işe giriş bildirgesinde verilen sigorta sicil numarasının aynı yıl serilerinden olduğunun bildirilmesi, imzanın davacının eli ürünü olduğunun kriminal inceleme sonucunda anlaşılması ile dinlenen tanıklarının beyanlarından, dava konusu işe başlama tarihinde fiili çalışmanın kanıtlamasına, tespit edilen sigorta başlangıç tarihi itibariyle 506 sayılı Yasanın 60/G bendi yürürlükte değilse de, istinaf başvurusunda bulunanın sıfatına göre inceleme yapılması gerekmekle, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından ...” gerekçesiyle
“Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “ Sadece işe giriş bildirgesinin varlığı çalışmanın ispatı değildir. Kurum aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilemez. Yeterli araştırma yapılmamıştır.” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; ' Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.' hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa'nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa'nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 04.06.1963 doğumlu davacının, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01.02.1978 tarihinde 15 yaşında olduğu, işe giriş bildirgesinin ... sicil numaralı, ...r 44.Sokak No:10 Ankara adresindeki ...Oto Bakım Servisi- ...ve ortağı ünvanlı, işyerinden 20/02/1978 tarih, 56910 varide sayısı ile Kuruma verildiği, 01/02/1978 tarihli fotoğraflı sigorta sicil kartı sureti sunulduğu, davacıya verilen sigorta sicil numarasının 1978 yılı serilerinden olduğu,işyerinin talep tarihinde yasa kapsamında olduğu, işyerinden dönem bordrosu verilmediği, dolayısıyla bordro tanığı tespit edilip dinlenemediği, dinlenen tanıkların davacının aynı işi yapan, işverenin eski işyerini devralan abisi ve arkadaşı olduğu, davacının hizmet cetvelinde çalışmalarının 2000 yılında Bağkur hizmetiyle başladığı,Vergi Dairesinden işyerinin mükellefiyet kaydına rastlanmadığının bildirildiği, adreste yapılan yoklamada işverenin tanınmadığının tespit edildiği, bilirkişi raporuyla ilk işe giriş bildirgesindeki sigortalı hanesindeki imzanın davacı eli ürünü olduğunun belirlendiği, bildirgenin Kurum kayıtlarına işlenmiş olması nedeniyle beş yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların araştırılması için zabıtaca araştırma yaptırılmadığı, Belediye, Kurum ve Vergi Dairesi'nden komşu işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının sorulmadığı, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; talep tarihinde 15 yaşında olan davacının öğrenim durumunu araştırmak, Kurumdan, Belediye'den ve Vergi Dairesinden sorulmak suretiyle, ayrıca zabıta marifetiyle sağlıklı bir araştırma yaptırılarak komşu işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını tespit etmek,tanık olarak beyanlarına başvurmak, sonrasında bu işverenler veya kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtlarını SGK’dan veya Vergi Dairesinden getirterek, bilgileri teyit etmek, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; İlk Derece Mahkemesince tespit edilen sigorta başlangıç tarihi itibariyle 506 sayılı Yasanın 60/G bendi yürürlükte olmadığından hükümde bu hususa yer verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/03/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön