21. Hukuk Dairesi 2016/10052 E. , 2018/517 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 30.016,14 TL maddi zararının 1000,00 TL 'sinin dava tarihi olan 12/02/2014 tarihinden itibaren, 29.016,14 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 06/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 12/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
A- Davacı vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde;
1- İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir.
Somut olayda, davacının dava dilekçesi ile talep edilen tazminat istemleri için olay tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi talep ettiği, ıslah dilekçesi ile dava açarken talep edilen maddi tazminat isteminin miktar olarak artırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava dilekçesi ile faiz talep edildiği ve ıslah ile sadece dava değerinin artırıldığı, diğer hususların değiştirilmediği göz önünde bulundurulmaksızın Mahkemece ıslah ile talep edilen kısma yönelik olarak tazminata ıslah tarihinden, dava dilekçesi ile talep edien tazminatlara dava tarihinden faiz işletilmesine karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Davacının 24.01.2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 34 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda, davalı şirketin % 70, davacının % 30 oranında kusurlu oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 6.000,00 TL manevi tazminat azdır.
3- Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan hakim bu hususu re'sen nazara almakla yükümlüdür. Kaldı ki dosya içeriğinden davacı vekilinin asgari ücrette meydana gelen artışlar sebebiyle ek rapor talebinde bulunduğu da anlaşılmaktadır. Şu halde Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınmaması isabetli değildir.
B- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacının 01.02.2013 tarihli ifade tutanağından 780,00 TL gelir bildirdiği, bu tutarın asgari geçim indirimi ilave edilen net asgari ücret düzeyinde olduğu anlaşıldığından, davacı sigortalının zararının asgari ücret esas alınarak hesap edilmesi gerekirken yukarıda belirtilen ücrete asgari geçim indiriminin yeniden eklenmesi ile bulunan asgari ücretin 1,11 katının esas alınması suretiyle hesap edilmesi hatalı olmuştur.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
21. Hukuk Dairesi 2016/10052 E. , 2018/517 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 85 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 43 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat