21. Hukuk Dairesi 2017/3770 E. , 2018/8719 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 1. İş Mahkemesi
KARAR
A) Davacının İstemi;
Davacı ; davacının ... tahsis numarası ile 01/06/2008 tarihinde SSK'dan emekli olduğunu, 2015 yılı Şubat ayında müvekkilinin yaşlılık aylığının kesildiğini, müvekkiline 16/02/2015 tarihli 2712291 numaralı borç bildirim belgesi tebliğ edildiğini, müvekkiline tebliğ edilen belgeden anlaşılacağı üzere müvekkilinin emekli olmadan önce çalışmış olduğu ... 'e ait 1008112.26 işyeri sicil numaralı işyerindeki hizmete ilişkin prim günlerinin iptal edildiğini, yaşlılık aylığının kesildiğini, müvekkiline ödenen aylık toplamı 73.812,79 TL ile buna işletmiş olduğu 20.308,24 TL faizi müvekkilinden geri istediğini, yine müvekkiline gönderilen 24/03/2015 tarihli 4773625 numaralı yazı ile emekli olduğu süre içinde almış olduğu sağlık hizmetlerinden kaynaklanan kurum giderlerini de talep ettiğini, talep edilen paranın faizi ile birlikte 7.197,30 TL olduğunu, bu yazıya itiraz ettiklerini, davalı kurum tarafından 07/04/2015 tarihli yazı ile itirazlarının reddedildiğini, davalı kurum işleminin iptali ile müvekkiline yaşlılık aylığının yeniden bağlanması yönünde 25/02/2015 tarihinde yapmış oldukları yazılı başvuruya rağmen taleplerinin yerine getirilmediği gibi yasal sürede yazılarına cevap dahi verilmediğini belirterek, müvekkilinin emekliliği için gerekli prim günlerinin tam olduğunun tespitine, prim günlerinin iptali ile bu iptal işlemine bağlı aylık iptali işleminin usulsüz olduğunun tespitine, müvekkilinden geri istenen yaşlılık aylığı, faizleri ile sağlık giderleri ve faizleri ile ilgili işlemin iptaline ve yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden maaş bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B) Savunma Özeti;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, 30/05/2008 tarihli tahsis talep dilekçesine istinaden 01/06/2008 tarihinden geçerli olmak üzere ... tahsis numaralı dosyadan yaşlılık aylığı almaya başladığını, kurum denetmenleri tarafından ... 'e ait ... sicil nolu işyeri ile ilgili yapılan inceleme sonucunda 14/11/2014 tarih, 2014-Ç044 sayılı Araştırma İnceleme Raporuna göre, 02/09/2004 tarihinden günümüze kadar olan süreçte işyerinden yapılan sigortalı bildirimlerinin gerçeği yansıtmadığını ve işyerinin bu tarihten itibaren sahte işyeri niteliği kazandığının tespit edildiğini ve bu nedenle 02/09/2004 tarihinden itibaren işyerinden yapılan tüm sigortalı bildirimlerinin resen iptal edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, bu tespitler nedeniyle davacının bu işyerindeki 152 günlük çalışması fiili ve gerçek çalışma olmadığından adına yapılan bildirimlerin gerçek dışı bildirim olduğu tespit edildiğinden bu işyerindeki çalışmalarının iptal edildiğini, davacının emekli olabilmesi için 25 yıl 47 yaş 5150 gün prim ödeme gün sayısının ve Bağ-kur hizmeti sonrası 1260 gün sayısının 30/05/2008 tarihi itibariyle olması gerektiğini, ... sicil nolu işyerindeki fiili olmayan sigortalı çalışmasının rapor gereği iptalinden sonra 30/05/2008 tarihi itibariyle Bağ-kur sonrası 1260 gün prim ödeme gün sayısını doldurmadığından davacının ... tahsis numaralı aylığının başlangıç itibariyle (01/06/2008) iptal edildiğini, ayrıca 5510 Sayılı Kanunun 96/a maddesi ve Mülga 506 Sayılı Kanunun 121. maddesi uyarınca davacıya yapılan yersiz ödemenin kendisinden talep edildiğini belirterek, kurumca yapılan işlemlerde yasaya ve mevzuata aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı;
İlk derece Mahkemesince 'davacının davasının reddine' şeklinde karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ceza dosyasında davacının taraf olmadığını, ceza dosyasının henüz karara çıkmadığını, kısa süreli çalışmış bordro tanıklarının davacıyı tanımamasının doğal olduğunu, işyeri ile bağlantısı olan tanıkların bordro tanığı olmadığı gerekçesiyle dinlenmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı;
Bölge Adliye Mahkemesince 'Dava; davacının 27/06/2007-01/07/2007 ve 03/02/2008-28/05/2008 tarihleri arasında, dava dışı ... 'e ait 1008112 sayılı işyerinde geçen ve Kurum'a bildirilen, ancak Kurum tarafından dava dışı işyerinin ve buna bağlı olarak davacı çalışmasının gerçek olmadığı gerekçesi ile iptal edilen hizmet süresinin tespiti ve buna bağlı olarak iptal edilen aylığın yeniden bağlanması ile yapılan sağlık giderleri sebebiyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İptal edilen hizmet yönünden davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın yerleşmiş içtihadı gereğidir.
506 sayılı kanunun 4447 sayılı kanunun 17 md. ile değişik geçici 81. maddesinin B bendinin d alt bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için 'd) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları ve en az 5150 gün,…' gerekmektedir.
Somut olayda, 14/11/2014 tarihli denetim raporuna göre, 01/06/1995 tarihinde 5510 sayılı yasa kapsamına alınan 1008112 numaralı ... 'e ait serbest muhasebecilik işyeri için çok sayıda farklı işyeri adresi bildirildiği, prim borçlarını ödemediği, vergi dairesine sigortalı çalışan bildirimiyle kuruma yapılan sigortalı çalışan bildirimlerinin birbiriyle uyumlu olmadığı, sigortalı bildirimi yapılan kişilerin çoğunun ifadelerinde fiili çalışmaları olmadığını beyan ettikleri, 12/09/1953 doğumlu davacının ise çiftçi olduğu halde çaycı olarak çalıştığını beyan ettiği işyerini ve işvereni bilmediği, ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/541 esas sayılı dosyasında ... ve sigortalı gösterilmiş bazı kişiler hakkında nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, davacının sanık olarak bulunmadığı, bununla birlikte diğer sigortalı gösterilen kişilerle birlikte 01/06/2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının da 152 günlük hizmetinin iptal edildiği ve 2829 sayılı yasanın 8.maddesi gereğince son 7 yıl içinde 1479 sayılı yasa kapsamında fiili çalışma süresi 506 sayılı yasa kapsamında fiili çalışma süresinden fazla olduğu için 506 sayılı yasa kapsamında bağlanan aylığın iptal edildiği, 1479 sayılı yasa kapsamında aylık bağlanabilmesi için sigortalılık süresinin yeterli olmadığı, denetim raporu, davacının kurum denetmenine veridği ifade, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre kurumun bu yönde yaptığı işlem doğru olduğundan sigortalılık iptali, yaşlılık aylığı iptali ve buna dayalı yersiz ödeme sebebiyle borç çıkarılması işlemi hukuka uygun olduğundan ilk derece mahkemesinin kararı bu yönüyle doğrudur.
Ancak sağlık giderleriyle ilgili olarak gönderilen borç bildirimi yönünden .../... sayılı 4.709,46 TL asıl alacak, 23/03/2015 itibarıyle 1.487,84 TL tahmini faiz hesabı bildirimiyle ilgili olarak her ne kadar kurumdan gönderilen belgeler arasında bulunmasa da davacı vekilinin dosyaya eklediği belgeden bu konuda da borç bildirimi yapıldığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 45. maddenin, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31.01.2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.' hükmü gereğince 08.06.2011-25.01.2012 dönemi bakımından yersiz ödendiği ileri sürülen sağlık giderleri yönünden, Kanunun geçici 45. maddesi gereği talep edilemeyecektir. 31.01.2012 tarihinden sonra yapılan sağlık giderleri ise davalının 5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin ilgili bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayıldığından ve 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarını bilemeyeceği gözönüne alındığında, belirtilen giderler genel sağlık sigortalısı sayılan hak sahibinden talep edilemeyecektir. ' gerekçesiyle
'1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
... 1. İş Mahkemesinin 2015/601 E., 2017/63 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2- Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
a) Davacının sağlık giderleri yönünden borçlu olmadığının TESPİTİNE, davanın diğer talepler yönünden REDDİNE,' karar verilmiştir.
E) Temyiz;
Davalı Kurum vekili; Dava öncesi Kurum tarafından yapılan tespitler sonucunda davacının işyerindeki 152 günlük çalışmasının fiili ve gerçek olmadığı tespit edildiğinden bu işyerindeki çalışmalarının iptal edildiği, ilgili Kanun maddesinin somut olaya uygulanamayacağı, Kurum zararının sahte işyerindeki çalışmadan kaynaklı olduğu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmü temyiz etmiştir.
Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinde dayanak gösterdiği soruşturma ve açılan ceza davasına davacının taraf olmadığı,ceza davasının derdest olduğu, daha önce yaşlılık aylığı şartlarının varlığını kabul eden davalı Kurumun davacı aleyhine iptal işlemi yapmasının yasal olmadığını, davacının işyerindeki çalıştığı tarih üzerinden uzun zaman geçmiş olması nedeniyle aynı işyerinde kısa süreli çalışması bulunan bordro tanıklarının davacıyı hatırlayamamasının doğal olduğunu belirterek hükmü temyiz etmiştir.
F) Delillerin Tartışılması ve Gerekçe;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre, davacının tüm, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-5510 sayılı Kanunun 60. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanacak olanlar sayılmıştır. (g) bendinde ise, “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar” genel sağlık sigortalısı sayılmıştır. (g) bendinin lafzından tüm vatandaşların re’sen sağlık sigortası kapsamına alındığı izlenimi anlaşılmakta ise de durum böyle değildir. Kişinin kapsama alınması, sağlık hizmeti alabildiği anlamına gelmemektedir. Genel sağlık sigortalısı olmanın koşulları bulunmaktadır.
5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı sayılabilmek ve sigortalılığın başlangıcı için bildirim ve tescil gereklidir. Kanunun 61. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanmak için bir kısım grupların bildirimine gerek kalmadan kendiliğinden tescil edileceği, bir kısmının tescili için ise bir ay içinde başvuru şartı getirilmiştir.
61'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi 13/02/2011 t. 6111 SK 35. md ile değişiklikten önce, 17.04.2008 t. ve 5754 SK md. 39 ile değişik hali şöyleydi: “(g) bendinde sayılanlar; diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılır ve bu tarihten itibaren bir ay içinde verecekleri genel sağlık sigortası giriş bildirgesi ile tescil edilirler. Ancak 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların zorunlu sigortalılıklarının sona erdiği tarihten itibaren 10 gün sonra bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.” Yine Geçi 12/5. fıkrada, “60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince sigortalı sayılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (13/02/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare) 01/01/2012 tarihine kadar bildirimlerini yapmak zorundadır. Bu süre içinde, 60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanlardan; tescil talebi olmayanların 18 yaşından küçük çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlandırılması halinde (16/06/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare) bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar. Ancak, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde, bu kişiler ( 13/02/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare)bu süreye bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı ve ( 16/06/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare)bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır.
6111 sayılı Kanunla değişmeden önce (g) bendine göre sigortalı sayılanlar ancak bir ay içinde giriş bildirgesi vermek ve Kurumca kabul edilmek suretiyle sigortalı olabilirlerdi. Ancak (g) bendi kapsamında kalanların Kuruma müracaatla genel sağlık sigortası tescili uygulaması fiilen gerçekleşmemiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere 5510 sayılı Yasa ile tüm vatandaşlar re’sen genel sağlık sigortası kapsamına alınmamışlardır.
Ülkedeki tüm kişilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınması, 16.06.2010 tarihli 5997 sayılı Kanunla Geçici 12. maddede yapılan değişiklikle 01.01.2012 tarihinden itibaren olmuştur. Ancak 67. maddeye göre sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısı olması ve 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması gerekir. (g) bendi kapsamında olanlar ise 5510 SK 60/1-c, 1 nolu alt bendi gereği gelir testi uygulaması ile belirlenecek primin ödenmesi halinde sağlık yardımlarından yararlanma imkânı getirilmiştir.
Gelir testi işlemi, kişinin çeşitli göstergeler ışığında mevcut gelirinin belirlenmesidir.
Herhangi bir kapsamda genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamında sağlık yardımlarından yararlanma hakkı bulunmayan kişiler 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilmekte olup, anılan kapsamda tescil edilen bu kişilerin tescil tarihinden itibaren yerleşim yerlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına müracaat ederek gelir testi yaptırmaları gerekmektedir. Gelir tespitinde aynı hanedeki aile esas alınmaktadır. Kanun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası (g) bendi kapsamında tescil edilen kişilerin gelir testi müracaat bildiriminin kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına başvurmaları gerekmektedir. Söz konusu bir aylık süre içerisinde gelir testine başvurmayanların tescil başlangıç tarihinden itibaren aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı olarak, Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen aylık prime esas kazancın (asgari ücretin) iki katı esas alınarak primlerin tahakkuk ettirilmesi öngörülmüştür.
5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı ve her durumda sağlık hizmeti alabileceği kanısı hatalıdır. Koşulları taşımayan kişi sağlık hizmeti alamaz. Koşulları Kurum sağlayabilirdi mantığıyla Kurum’un yersiz tedavi giderlerini tahsil imkanının engellenmesi hem sosyal güvenlik sistemini aksatacak bir durum olup hem de yasa koyucunun amacını aşar mahiyettedir.
19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen “Yersiz yapılan sağlık giderlerinin terkini” başlıklı Geçici 45. maddede:“Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün gerekçesinde ise, 5510 sayılı Kanuna göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Yani maddenin metnine göre; kişinin genel sağlık sigortası kapsamında herhangi bir statüye göre sağlık yardımı alıyor olması, sağlık yardımı yapılmasını sağlayan sigortalılık statüsünün geçersiz sayılması halinde ; başka bir geçerli sigortalılık statüsü varsa veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giriyorsa yine yersiz sağlık gideri tahsil edilmez. Bu iki hal de yoksa geçersiz sigortalılık statüsüne dayalı yapılan sağlık gideri yersizdir ve Kurumca tahsili gerekir.
Kurum da 6385 sayılı yasayla getirilen düzenlemelerin uygulanmasına ilişkin çıkarmış olduğu 08/04/2013 tarih ve 2013/20 sayılı genelgede; “ Ancak, sahte olduğu Kurumca yada mahkeme tarafından tespit edilen sigortalı hizmetleri veya bu hizmetlere göre gelir/aylık bağlananlardan aylıkları iptal edilen genel sağlık sigortalıları ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurumca tespit edilen yersiz sağlık giderleri 6385 sayılı Kanunun geçici 45 inci maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasına yer vererek dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil edecek terkin işlemlerini himaye etmeyeceğini ortaya koymuştur.
Geçici 45.madde, 31/01/2012 tarihi öncesindeki tüm yersiz sağlık giderlerini affeden, bir madde değildir. Aksi halde sahtecilik yoluyla sahte sigortalılık ve buna dayalı olarak haksız sağlık yardımı alan kişiler de Geçici 45. madde ile affedilmiş olur.
Somut olayda, tüm dosya kapsamına göre davalı Kurumun davacının 1008112 sicil sayılı işyerinden bildirilen sigortalılığı ve yaşlılık aylığının iptali ile buna bağlı olarak yaşlılık aylıklarının borç çıkarılması işleminin hukuka uygun olduğuna ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı yerinde ise de, yukarıda anlatılan yasal düzenlemeler dikkate alındığında ... sicil sayılı işyerindeki sigortalılığı fiili çalışmaya dayanmayan davacının yersiz sağlık giderlerinden de sorumlu bulunmaktadır.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine,
27/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
21. Hukuk Dairesi 2017/3770 E. , 2018/8719 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat