21. Hukuk Dairesi 2017/6524 E. , 2018/2726 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2017/6524 E. , 2018/2726 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi

A)Davacı İstemi:
Dava, ...'e ait ...sicil numaralı ... mahallesindeki inşaatta boyacı olarak 15.09.1988 - 15.11.1989 yılları arasında hizmet akdine tabi çalıştığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... vekili özetle; davacının talebine konu dönemle ilgili sigortalı çalışmasının ve iş yeri dosyasının bulunmadığı, çalışma olgusunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat edilmesinin gerektiği savunmasıyla davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalı cevap vermemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
ilk Derece Mahkemesince ; “..... işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği, dinlenen davacı tanığı beyanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına verilen sigortalı işe giriş bildirgesinin davacının işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde olduğu, SGK İl Müdürlüğü tarafından davacıya verilen sigorta sicil numarasının 1988 yılı Eylül ayına ait seriden olduğunun bildirildiği, davacıya ait işe giriş bildirgesinde belirtilen iş yeri adresine ilişkin tapu bilgilerinin... mah. 22100 sk.No:5 ...adresine ait olduğunun ilgili Belediye tarafından bildirilmesi ve davalının bu adreste ikamet ediyor olması, İlçe Emniyet müdürlüğü tarafından yapılan araştırmada davalının bu adreste 1988 - 1989 yıllarında yapılan binasının bulunduğunun ve halen aynı adreste oturduğunun tespit edilmesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının 15/09/1988 tarihinde davalı işveren nezdinde hizmet akdine dayalı ve sigortalı olarak çalışmaya başladığının ancak davacının tespit talep ettiği sürede çalıştığının sübuta ermediği bu nedenle işe giriş bildirgesinin varlığı gözetilerek davacının davalıya ait inşaatta 1 gün çalıştığının kabulü gerektiği , davacının işe giriş bildirgesinin kuruma verilmiş olması nedeni ile hakdüşürücü sürenin söz konusu olmayacağı anlaşıldığından davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle “ Davanın KISMEN KABULÜNE, davacının 15/09/1988 tarihinde davalı ...'a ait işyerinde 1 gün süreyle asgari ücretle çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu;
Davalı ... vekili; işyeri kayıt ve belgelerinin geçen zaman nedeniyle bulunamadığı, davacının iddiasının ispat edilemediği, hak düşürücü sürenin geçtiği; gerekçesiyle anılan kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf yoluna başvurulmuştur.
Katılma yoluyla davacı vekili tarafından, davacının talep gibi çalıştığının ispat edildiği gerekçesiyle anılan kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf yoluna başvurulmuştur.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince “ Davacının; her ne kadar işe giriş bildirgesindeki işyeri sicil numarasına ve davalı adına kayıtlı işyeri kayıtlarına aradan geçen zaman nedeniyle ulaşılamıyor ise de; kolluk araştırmasına göre talep ve kabule konu tarihte inşa edilmiş davalı adına kayıtlı binanın inşaatında, 15.09.1988 tarihinde işe girdiğine ilişkin, imzalı, davacının kimlik bilgileri ile uyumlu işe giriş bildirgesinin 16.09.1988 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal ettiğinin; söz konusu işe giriş bildirgesi ile verilen sigorta sicil numarasının Eylül 1988 yılı serilerinden olduğunun; işe giriş bildirgesindeki imzanın ...Kriminal Polis Laboratuvarı raporuna göre davacının eli ürünü olduğunun; davacının çalışmasının tanık beyanları ile doğruladığının anlaşılması; davacının kabule konu tarih sonrasında çalışmaya devam ettiğinin ispat edilememiş olması karşısında; davanın kısmen kabulü yönündeki ilk derece Mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun olup, davacı vekili ile fer'i müdahil Kurum vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddi gerekmektedir. ” gerekçeleriyle “Davacı vekili ile fer'i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinin 1'inci alt bendi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “ Sadece işe giriş bildirgesinin varlığı çalışmanın ispatı değildir. Dava ispatlanamamıştır. ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; ' Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.' hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa'nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa'nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 10/11/1969 doğumlu davacının, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 15/09/1988 tarihinde 19 yaşında olduğu, işe giriş bildirgesinin, ...'e ait ...sicil numaralı,... mah.1203. Sok.No:... adresindeki işyerinden 16/09.1988 tarihinde 262337 varide sayısı ile Kuruma verildiği, sigorta sicil numarasının 1988 yılı Eylül ayına ait seriden olduğu, işyerine ait kurumda kayıt olmadığı, işe giriş bildirgesindeki ... sicil nolu işyerinin davalı ... unvanlı olarak görünüyorsa da, işyerinin ... ünvanlı işyerine ait olduğu, işyerinin 08/04/1988 tarihinde kanun kapsamına alınıp 18/03/1989 tarihinde kanun kapsamından çıkarılıp ve dosyanın imha edildiği, 1988 yılında kayıtlı ... ünvanlı bir işyerine rastlanılmadığının bildirildiği, ancak mahkemece kolluk vasıtasıyla yapılan araştırmada, davacının çalıştığını iddia ettiği tarihte , davalı ...'a ait inşaat olduğu ve davalının halen bu inşaat ile yapılan yerde ikamet ettiğinin tespit edildiği, Belediyede inşaat kaydına rastlanmadığı, 54143.33sicil numaralı işyerine ait 1988/3 ve 1989/1. döneme ait bordrolarda davacının ismine rastlanmadığının bildirildiği, Mahkemece Anamur daki bu işyerinden bildirilen bordro tanıklarının dinlendiği, davacıyı tanımadıklarını söyledikleri, davacı tanıklarının akrabaları olduğu, davacının hizmet cetvelinde 2005 yılında başlayan 2015 yılına kadar devam eden 3951 gün 1479 zorunlu sigortalılığı olduğu, 4/A çalışması olmadığı, bilirkişi Raporunda işe ilk giriş bildirgesindeki imzanın ...'ın elinden çıktığı kanaatine varıldığı, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; bildirgedeki işyeri sicil numarasının başka bir işyerine ait olması ve Kurum kayıtlarında böyle bir işyeri olmadığının bildirilmesi nedeniyle, işyerine ait kayıtların tespit edilebilmesi için tekrar Belediye’den ve Vergi Dairesinden etraflı araştırma yapmak iddiayı doğrulayan tanıkların hepsinin akraba olması nedeniyle akraba olmayan komşu işyeri , mahalle veya apartman sakinlerini tanık olarak dinlemek, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22/03/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön