21. Hukuk Dairesi 2016/18266 E. , 2018/2424 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2016/18266 E. , 2018/2424 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan ... Tic.Ltd. Şti. ve ...Dağıtım A.Ş. ... Mües. Müd. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre, davacı anne ve eş vekili ile davalılar...Elektirik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti ve ... Elektirik Dağıtım A.Ş. vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, sigortalının 14/07/2010 tarihli iş kazası sonucu vefatı nedeniyle davacı anne, ve eşin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi, davacı baba tarafından açılan ek dava da aynı iş kazası nedeniyle davacı babanının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş lehine 20.597,85 TL maddi 20.000 TL manevi, davacı anne lehine 8.799,33 TL maddi 10.000 TL manevi, ek davada davacı baba lehine 17.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işyelecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, Davalı alt işverenler... Elektirik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti ile ... Taahhütİhracat İthalat İnş. Tic. Ve San Ltd. Şti tarafından oluşturulan ortaklığın Davalı asıl işveren ... ... tarafından verilen elektirik şebekesi arıza bakım ve onarım işini üstlendiği, sigortalı ...’in 14/07/2010 tarihinde alt işveren adi ortaklık işçisi elektirik teknisyeni sıfatıyla elektirik hattında çalışırken akıma kapılarak vefat ettiği, iş kazasının gerçekleşmesinde sigortalının %40 oranında müterafik kusurunun olduğu, asgari ücret üzerinden yapılan 22/03/2016 tarihli hesap raporuna itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
İş kazası nedeniyle işçinin ölümü halinde ana ve baba yararına maddi tazminata karar verilebilmesi için ana ve babaya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kısa vadeli sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması gerekmekte ise de; bu hususa ilişkin açık temyiz bulunmaması nedeniyle bu hususun bozma kapsamı dışında kaldığı değerlendirilmiş ve davacı eş lehine takdir edilen maddi tazminat yönünden temyiz incelemesi yapılmıştır.
Davacı eşin maddi tazminatının hesabında, hesaba esas alınan ücretin tespiti noktasında taraflar arasında uyuşmazlığın bulunduğu anlaşılmaktadır.
İş kazası sonucu vefata dayalı destek tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, sigortalının yaşı, mesleki kıdemi ve yaptığı elektirik teknisyenliği işi dikkate alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TÜİK ve işin yapıldığı yerdeki ilgili meslek odalarından, sendika üyesi işçi olması halinde ise bağlı bulunduğu sendikadan ücret araştırması yapılması gerekirken asgari ücretin maddi tazminatını hesabında dikkate alınması hatalı olmuştur.
O halde Mahkemece yapılacak iş, davacı eşin destek tazminatının hesabında müteveffa sigortalının yaptığı elektirik teknisyenliği işinin niteliği dikkate alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TÜİK ve ilgili meslek odalarından, sendika üyesi işçi olması halinde ise bağlı bulunduğu sendikadan alabileceği ücreti tespit etmek ve taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek yapılacak hesabı hükme esas alarak karar veremekten ibarettir.
3- Davacı baba tarafından verilen 30/01/2012 tarihli dilekçede 10.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talep edildiği va asıl davaya asli müdahil olarak katıldığının belirtildiği, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebinin bu davacı için 17.000 TL’ye arttırıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
“Asli Müdahale” müsessesi HMK’nun 65.maddesinde düzenlenmiş olup bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişinin, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilmesi asli müdahale olarak değerlendirilmiştir.
Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır.
Yine HMK’nun 26.maddesi gereği Taleple Bağlılık İlkesi kapsamında, Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileğceği düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda davacı babanın maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin dilekçesi her ne kadar asli müdahale dilekçesi olarak mahkemeye sunulmuş ise de; söz konusu dilekçenin başvurma harcı ve nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği anlaşılmaktadır. O halde dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü gerektiği açıktır. Ancak iş bu davacı tarafın faiz hususunda talebinin dava ve ıslah dilekçesinde belirtilmemiş olmasına karşın, davacının talebi aşılmak suretiyle davacı babanın maddi ve manevi tazminat istemine olay tarihinden faize hükmedilmesi hatalı olmuştur.
4- Bilindiği üzere gerek mülga 818 sayılı B.K.'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş lehine takdir edilen 20.000 TL manevi tazminatın az olduğu açıktır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde temyiz eden taraflara iadesine 19/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön