21. Hukuk Dairesi 2018/1288 E. , 2018/2395 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2018/1288 E. , 2018/2395 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi

A)Davacı İstemi:
Dava, sigortalı olarak ilk işe giriş tarihinin 01/09/1990 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... vekili özetle; kurumun resmi kayıtlarının esas alınması gerektiğini, tanık beyanlarına göre hüküm verilemeyeceğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
ilk Derece Mahkemesince ; “ Tanıkların birbirleri ile örtüşen, dönemde işyerinin adresi, tarih, yer, ve yapılan işi anlatır somut olaylara dayalı beyanları , 01.09.1990 tarihli işe giriş bildirgesinin kuruma verilmiş oluşu karşısında , kaldı ki işe giriş bildirgesinin verilmiş olması adı geçen işyerinde davacının bir gün dahi olsa sigortalı çalıştığının yazılı karinesi olup ; 506 sayılı Yasa sigortalılık işlemleri ile ilgili olarak çalışan sigortalıya hiçbir yükümlülük getirmemiştir. Sigortalılıkla ilgili işlemleri yapma görevi işverene,bu yükümlülüklerle ilgili işlemlerin denetim ve gözetim görevi de kuruma aittir. ” gerekçesiyle “ Davanın KABULÜ ile, Davacının ilk işe giriş tarihinin 01.09.1990 olduğunun tespitine ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davalı ... vekili; davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği, kurum olarak feri müdahil olduklarından davalı kurum aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilemeyeceği belirtilerek, mahkemece verilen kararın dosya içeriğine ve delil durumuna aykırı olduğundan bahisle kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince “ Davacının celp edilen SGK kayıtlarına göre davacının 01/09/1990 tarihinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin kuruma verildiği, işe giriş bildirgesinin düzenlendiği işyerinin anılan tarihte faal olduğu, işyerinin ilgili dönem bordro tanıkları bulunamadığından komşu işyeri çalışanlarından olduğu anlaşılan tanık ...ile tanık ...'in davacının calışmasını doğrulamış oldukları anlaşılmıştır. Hal böyle olunca davacının işe giriş bildirgesinde işe giriş tarihi olarak gösterilen 01/09/1990 tarihinde eylemli olarak çalıştığı, işe giriş bildirgesinin verilmiş bulunmasına göre de hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği ortadadır. Öte yandan davacı dosya içindeki bilgi ve belgelere göre 1967 doğumlu olup, konu ile ilgili 506 Sayılı Yasanın 60/g maddesi gereğince '18 yaşından önce malulluk , yaşlılık ,ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi 18 yaşını doldurdukları tarihte başlanmış kabul edilir.' hükmünü içermekle birlikte davacının işe giriş bildirgesindeki tarihin sigorta başlangıcı olarak kabulüne karar verilmesinin mümkün bulunması ve yasal engel olmaması nedeniyle, ayrıca davanın 6552 sayılı yasa öncesinde açılmış olup, sigorta başlangıç tespiti davalarında kurumun yasal hasım olması da dikkate alınarak, İlk Derece Mahkemesi kararı usül ve yasaya uygun olduğundan davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki karar verilmiştir. ” gerekçeleriyle “ Bursa 1. İş Mahkemesinin 07/02/2017 tarihli, 2014/555 Esas-2017/68 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “ Sadece işe giriş bildirgesinin varlığı çalışma olgusunun ispatına yetmez, bu yönde resmi belge bulunmamaktadır. Davanınhakdüşürücü süre nedeniyle reddi gerekir.” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; ' Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.' hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa'nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa'nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 20/02/1967 doğumlu davacının, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01/09/1990 tarihinde 23 yaşında olduğu, işe giriş bildirgesinin 103275.13.13 sicil sayılı ... unvanlı ... Cad. ... Sk. No:1-Bursa adresindeki işyerinden 25.09.1990 tarih ve 539994 varide sayısı ile Kuruma verildiği, davacıya ... sigorta sicil numarasının verildiği, işyerinden 1990/3. dönem bordrosu verilmediği, 1990 yılına ait bordroda tek çalışanın ... olduğu ve vefat ettiği, kolluk tarafından tespit edilen komşu işyeri tanıklarının dinlendiği, tanık beyanlarının içeriğinin teyide muhtaç olduğu, davacının hizmet cetvelinde 05/03/1996-30.06.2014 tarihleri arasında muhtelif işyerlerinde geçen sigortalı çalışmalarının toplamının 5473 gün olduğu, davadışı işyerinin 01.06.1989-30.11.1990 tarihleri arasında kanun kapsamında olduğu, Mahkemece yerleşik içtihatlara uygun inceleme yapıldığı ancak birkaç hususun gözardı edildiği, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; fotokopisi bulunan işe giriş bildirgesinin aslını Kurumdan getirterek, imzanın davacıya ait olup olmadığını bilirkişi marifetiyle tespit ettirmek, Kurumdan sigorta sicil numarasının hangi yılın ve ilin serilerinden olduğunu sormak, tanık ...’ın askerlik kayıtlarını getirterek beyanının içeriğini sorgulamak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/03/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön