21. Hukuk Dairesi 2017/6051 E. , 2018/1094 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

21. Hukuk Dairesi 2017/6051 E. , 2018/1094 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R

Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece 6183 sayılı Kanunun 35.maddesi gereğince hissesi oranında sorumlu ve borçlu oldukları kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 16.03.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre; davacı ...’ın 07.03.2006 tarihinde ... 44. Noterliği hisse devri sözleşmesi ile 825/2000 ortak olduğu; şirketi teknik konularda temsil etmek üzere mimar ...’ı kendi konusunda teknik müdür olarak atanmasına karar verildiği, 04.04.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre; ...’ın 22.03.2006 tarihinde ... 44. Noterliği hisse devri ile ortaklıktan ayrıldığı, yine 04.04.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre; davacı ...’ın 22.03.3006 da ... 44. Noterliği hisse devri sözleşmesi ile 825 hisse; 24.03.2006 da ise ... 44. Noterliği hisse devri sözleşmesi ile 275 hisse alarak ortak olduğu, şirketi teknik konularda temsil etmek üzere inşaat mühendisi ...’ı kendi konusunda teknik müdür olarak atanmasına karar verildiği ve 08.05.2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre; 18.04.2006 tarihinde davacı ...'ın ... 44. Noterliği hisse devri ile ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.
5510 sayılı Kanun'un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
6183 sayılı Yasa'nın 35. maddesinde de, ( Değişik madde: 22.07.1998 - 4369/21. m. ) limited şirket ortakları ( Değişik ibare: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m. ) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Öte yandan; 506 sayılı Kanun'un 80/1. maddesinde ' İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur.' hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi 'takip eden ayın sonuna kadar' olarak belirlemiştir. Tebliğ'de 'Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenler, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerdir.
Ödeme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, prim tutarları, en geç son günü izleyen ilk iş günü içinde Kuruma ödenecektir.' hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonuna kadar ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünün, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacağı Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde
6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Kanun m. 102 ve devamı maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılmış, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi ile birlikte 102. maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 10 yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Devamla 6183 sayılı Yasanın 58. maddesinde ödeme emrinin iptali davasının 7 günlük süre içinde açılması gerektiği düzenleşmiştir. 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre niteliğinde olup, davanın süresinde açılıp açılmadığı mahkemece resen denetlenmelidir.
Somut olayda; zamanaşımı def’inin dikkate alınmadığı davacıların borçlu limited şirkette ortak oldukları ve ortaklıktan ayrıldıkları dönemler, davacıların imza yetkilerinin olup olmadığı araştırılmadan ve dava dışı borçlu limited şirkete takip yapılıp yapılmadığı tahsil kabiliyeti hususu davacıların şirketteki ortaklık ve yöneticilik durumlarına göre değerlendirilmeden ve davacılara tebliğ edilen dava konusu ödeme emirlerinin tebliğ belgeleri dosya arasına alınmadan karar verildiği anlaşılmakta olup; tüm bu hususlar değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; ödeme emirleri tebliğ tarihleri ve davacılara hangi sıfatla gönderildikleri araştırılıp değerlendirildikten sonra,
1-Davacıların dava dışı borçlu limited şirkette temsil ve ilzam yetkilerinin olup olmadığını araştırmak; imza yetkileri olmadığı takdirde Kurum tarafından şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, takip yapılmışsa sonuçsuz kalıp kalmadığı hususlarını araştırmak, eğer takip yapılmış ve sonuçsuz kalmış ise yukarıda ki açıklamalar ışığında limited şirket ortağının ortak oldukları dönemler, ödeme süreleri ve zamanaşımı hükümleri de dikkate alınarak hissesi oranında sorumlu olacağına karar vermek.
2- Davacıların dava dışı borçlu limited şirkette temsil ve ilzam yetkileri olduğu takdirde ise müdürlük dönemlerinde zamanaşımı hükümlerini de dikkate alarak sorumlu olacaklarına karar vermekten ibarettir.
O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine,
12/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön