22. Hukuk Dairesi 2015/28610 E. , 2018/6354 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili davacının 18.03.2013 tarihinde davalı nezdinde göz doktoru olarak çalışmaya başladığını, 18.06.2013 tarihinde ücretlerin ödenmemesi sebebiyle iş akdini feshettiğini, ücret ve ihbar tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, ücretin miktarı ve ücret alacağı bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu'nda 32. Maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8. ve 37. maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşullan ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, göz doktoru olarak davalı işveren nezdinde çalışan davacı aylık ücretinin 15.000,00 TL maaş + cironun %20'si olarak kararlaştırıldığını, bir aylık maaşının ödendiğini, iki aylık maaş alacağı bulunduğunu iddia etmiş olup, davalı vekili celse beyanında tüm evrakların mahkemeye ibraz edildiğini belirtmiştir. Dosya kapsamında, 08.03.2013 tarihli taraflar arasındaki iş sözleşmesi yer almakta olup, söz konusu sözleşmede ücretin alternatifli olarak kararlaştırıldığı anlaşılmakta ise de hangi ücretin davacıya ait olduğu belirli değildir. Davalı vekili tarafından mart ve nisan ayı maaşı yazılı 10.05.2013 ve 14.06.2013 tarihli ödeme makbuzları ibraz edilmiş olup, söz konusu makbuzlar ayrı ayrı 7.500,00 TL meblağlıdır. Dosya kapsamındaki bordrolar ise imzasız olup, ödeme makbuzları ile oldukça çelişkilidir. Mahkemece emsal ücret için Türk Tabipler Birliğine yazı yazılmış olup, müzekkere cevabında işyeri hekimliğine ilişkin belirlenen ücret tarifesinde, 2013 yılı için tam gün çalışan işyeri hekimi istihdam eden özel bir işyerinde asgari ücretin aylık olarak 9.350,00 TL olduğu ifade edilmiştir. Mahkemece halen işyerinde başhekim olarak çalışan davacı tanığı Kubilhan Elmas da dinlenmiş olup, davacı tanığı beyanında davacının aylık ücretinin 15.000,00 TL olduğunu, maaşların elden ödendiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere, ücret miktarını ispat yükü davacıdadır. Davacı, ücretinin 15.00,000 TL maaş + cironun %20'si olduğunu iddia etmiş ise de, maaşın 15.000,00 TL olduğunu işyerinde başhekim olarak çalışan tanık Kubilhan Elmas'ın beyanı ile ispat etmiş olup maaşa ilaveten aylık cironun %20'sini aldığını ispat edememiştir. Ayrıca ispat edilen maaş miktarı ile ödeme makbuzları birbiriyle uyumludur. Zira davacı üç ay çalıştığını, ancak kendisine bir aylık ödeme yapıldığını beyan etmiş olup, dosyada yer alan ödeme makbuzlarına göre davalı tarafından davacıya yapılan toplam ödeme tutarı da 15.000,00 TL'dir. Her ne kadar mahkemece, ilgili ödeme belgelerine ve emsal ücret araştırmasına dayanılarak davacının aylık ücretinin 7.500,00 TL olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı belirtilmiş ise de; mahkeme gerekçesinde Türk Tabipler Birliğince belirtildiği ifade edilen 7.800,00 TL'lik emsal ücret, Türk Tabipler Birliğinin 2011 yılı için hazırladığı Tam süre Yasa teklifinde kamuda çalışan 1. derecede uzman hekim için önerilen maaş tutarı olup; davacının çalıştığı yıl, ilgili işyerinin özel işyeri niteliğinde bulunması ve bu kapsamda Türk Tabipler Birliği tarafından bildirilen ücret miktarının asgari 9.350,00 TL olduğu da dikkate alınarak, davacı beyanı ve tarafsız tanık beyanı hep birlikte değerlendirildiğinde davacının aylık 15.000,00 TL ücret ile çalıştığı kabul edilerek ücret alacağının hesaplanması gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2015/28610 E. , 2018/6354 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat