22. Hukuk Dairesi 2018/15472 E. , 2018/25895 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 25/05/2006- 28/10/2011 tarihleri arasındaki TİS’den kaynaklanan hak ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, TİS’den kaynaklanan her ay maaşla birlikte ödenmesi gereken ücret ve ücret farkı alacağı, branşta çalışma, gece çalışma ücreti, TİS ikramiye ve ilave ikramiye alacağı, TİS'ten doğan sosyal yardım alacakları, 6772 sayılı kanun gereği ödenmesi gereken ilave tediye alacağı ile fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil çalışmalarının ve ödenmeyen izin ücretlerinin ödenmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının hak ve alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dosya içeriğine göre davacı işçi ile davalılar arasında ikramiye ve ilave tediye alacağı uyuşmazlık konusudur.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması hakkındaki kanun ile düzenlenmiştir. Kanun 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Buna göre;
A. İşveren kapsamı yönünden devlete ve ona bağlı olmak üzere,
Genel, Katma ve Özel bütçeli daireler,
Sermayesi değişen kurumlar,
Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
3460 ve 3659 sayılı kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi devlet kuruluşları,
Yukarda belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar olarak yasada açıkça belirtilmiştir.
3460 sayılı yasa bugün itibari ile yürürlükte olan bir yasa değildir. 3659 sayılı yasa ise, banka ve devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Bu yasanın 1. maddesinde, kapsama giren kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.
Bu kapsamda yukarda belirtilen kurumlarca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseseler de kanun kapsamına alınmıştır. Keza 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu idareleri, Özel Bütçeli İdareler, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ve Sosyal Güvenlik Kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Sonuç itibari ile kapsam bakımından, devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanlara uygulanacağı görülmektedir.
B. İşçi yönünden kapsama gelince:
İş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen devlet ve ona bağlı kurumlarda İş Kanunu’nun 1. maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve mülga 1475 sayılı İş Kanunu’ndan önceki İş Kanunu’na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu işçi tanımına 2. madde de yer vermiştir. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
C. Ödenecek ücret yönünde kapsam:
Maddenin son cümlesinde yukarda belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Devlet ve ona bağlı maden işletmelerinin yeraltında çalışan işçilere, ayrıca bir aylık ödeme dışında birer aylık daha ödemenin yapılacağı Kanun'un 2. maddesinde açıklanmıştır.
Kanun'un 3. maddesinde, işçilere her yıl için birer aylık (yeraltında çalışan işçilere her yıl için ikişer aylık) ilave tediye dışında, birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile aynı oranda bir ilave tediye ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Keza kanunun Ek 1. maddesi ile ilave tediyelerin Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılması halinde buna sınır getirilmiş ve “Bu Kanun uyarınca işçilere yapılan ilave tediyelerden ayrı olarak, her yıl için her biri bir aylık istihkakları tutarını (hafta ve genel tatil ücretleri dahil) geçmemek şartıyla toplu iş sözleşmeleri ile en çok iki ikramiye daha verilebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Toplu iş sözleşmesi ile yukarıda belirtilen kurumlarda çalışan işçilere en çok iki ay daha ilave tediye ödeneceğinin kararlaştırılabileceği, bu miktar üzerinde ödeme yapılacağı şeklindeki düzenlemenin yasal sınırı aşan miktarda geçersiz olacağını kabul etmek gerekir.
Kanun, kapsam içinde olmayan ancak toplu iş sözleşmesi uygulanacak işyerleri içinde ek 2. madde ile bir sınırlama getirmiş ve kapsamda kalmayan işyerlerinde Toplu İş Sözleşmeleri ile en çok 4 aylık, yeraltındaki işyerlerin de ise en çok 5 aylık ilave tediye oranında ücret ödeneceği kuralına yer vermiştir. Ancak bu tür işyerlerinde Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılan bu tür ödemeleri ilave tediye olarak değil, akdi ikramiye olarak kabul etmek yerinde olacaktır.
Kanun'un 4. maddesine göre, ilave tediye alacağının ödeme zamanını, Bakanlar Kurulu belirler. Bakanlar Kurulunun kararı ile ilave tediye alacağı muaccel hale gelir. Ödeme zamanı belli taraflarca kararlaştırılmadığından, Borçlar Kanunu 101. maddesi uyarınca, temerrüt için alacaklının ihtarına gerek vardır. İlave tediye alacağı yasadan kaynaklandığından, talep halinde temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.
Aynı madde de ilave tediye alacağının nasıl hesaplanacağı ve kesinti yapılıp yapılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre aylık olarak bu alacağın hesaplanmasında, fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete dahil olan ödemeler dikkate alınmaz. Bu düzenleme nedeni ile ilave tediye alacağının bir ay için 26 gün üzerinden hesaplanması gerekir.
İlave tediye alacağından sigorta primleri kesilmez. Ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 80/c ve 105. maddeleri uyarınca ücretin eki niteliğindeki bu ödeme, 01.10.2008 tarihinden itibaren sigorta prim kesintisine tabidir.
İlave tediye alacağı, ödeme tarihinde işçinin işinden ayrılmış olup olmadığına bakılmaksızın hak edilen yıl içinde o yerde veya aynı idare, teşekkül ve müesseseye ait muhtelif yerlerde geçmiş olan hizmetlerinin toplamı oranında ve son çalıştığı yerde ödenir. İşçi tam yıl çalışmamış ise, ilave tediye o yıl için kıstelyevm esasına göre hesaplanıp ödenecektir.
İşçinin ilave tediye alacağına, esas olacak çalışma süresinin hesaplanmasında iş sözleşmesinin devamı müddetine rastlayan yasal ve idari izinler, hastalık izinleri, hafta tatili ile ulusal, bayram ve genel tatil günleri, çalışılmış gibi hesaba katılır.
6772 sayılı Kanun Ek 1. Maddesine göre “Bu Kanun uyarınca işçilere yapılan ilave tediyelerden ayrı olarak, her yıl için her biri bir aylık istihkakları tutarını (hafta ve genel tatil ücretleri dahil) geçmemek şartıyla toplu iş sözleşmeleri ile en çok iki ikramiye daha verilebilir.” Ek Madde 2’ye göre ise “6772 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan işyerlerinde çalışan işçilere toplu iş sözleşmeleri ile en çok dört, münhasıran yer altında çalışan işçilere en çok beş ikramiye ödenebilir.” hükmü getirilmiştir. Davalı işyeri 6772 sayılı Yasa kapsamında kaldığından, davacıya yılda dört tam maaş tutarında ikramiye verilmesi mümkün değildir. Davacıya 6772 sayılı Kanun gereği elli iki günlük ve toplu iş sözleşmesi gereği de en fazla iki maaş tutarında yevmiye verilebileceğinden toplamda yılda yüzoniki günlük ikramiye ödenmesi gerekir.
Somut olayda, 01/01/2016 -31/12/2017 tarihleri arası yürürlük süreli TİS’in 59. Maddesinde, 01/01/2008-31/12/2008, 01/01/2009-31/12/2009 tarihleri arası yürürlük süreli TİS’lerin 58. Maddelerinde, 15/01/2010-14/01/2013 tarihleri arası yürürlük süreli TİS’lerin 56. Maddelerinde işveren olan belediyenin taraf sendika işçilerine 112 gün ücreti tutarında ikramiye vermeyi kabul ettiği , 6772 sayılı kanun gereği verilen 52 yevmiye tutarındaki ikramiyenin Bakanlar Kurulunu açıkladığı tarihlerde ödeneceği, 60 yevmiye tutarındaki ilave ikramiyelerin 20 Mayıs tarihinde 30 yevmiye, 20 Eylül tarihinde ise 30 yevmiye ödeneceği düzenlenmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ikramiye alacağı ve tediye alacağı hesabı ise, 112 günlük ikramiye tutarı, yılda 60 günlük ilave ikramiye ödemesi ve 52 günlük ilave tediye ödemesinin ödenmesi gerektiği belirtilerek hesaplanmıştır. Yani bilirkişi tarafından 112 günlük yevmiye + 60 günlük yevmiye + 52 günlük yevmiyeler kadar ödeme yapılması gerektiği gerekçesi ile hesaplama yapılmıştır. Oysa bilirkişi tarafından 112 günlük yevmiye alacağı 60 günlük yevmiye + 52 günlük yevmiye olarak hesaplanması ve davalı işveren tarafından yapılan ödemlerin mahsup edilmesi, yılda 112 gün yevmiye tutarında ikramiye ödendiğinin anlaşılması halinde davacının ikramiye ve ilave tediyeye alacağına hak kazanmadığı kabul edilerek, bu alacak talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mükerrer tahsilata neden olacak şekilde hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ve hafta tatili alacağı yönünden uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece, davacının ubgt ve hafta tatili alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin dinlenen davacı tanıklarının beyanlarına göre hesaplama yapan bilirkişi raporunu hükme esas aldığı ancak dinlenen davacı tanıklarının, davalı ile aralarında husumet bulunduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin incelemesinden geçen 2015/ 1653 Esas sayılı dosyada da, davacının, ulusa bayram ve genel tatil, hafta tatili ve fazla çalışma alacaklarının, davacı tanıklarının davalı ile aralarında husumet bulunması nedeni ile reddine karar veren yerel mahkeme kararı onanmıştır. Açıklanan nedenle davacının ulusal bayram ve genel tatil ve hafta tatili alacağının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu alacaklar yönünden davanın kısmen kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- Taraflar arasında fazla mesai alacağı yönünden uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece, “ fazla mesai ücreti talebinin iş bu alacak kaleminin dava dilekçesini açıklamak üzere bildirilen 20/11/2017 havale tarihli beyan dilekçesinde talep edilmemesi ve harçlandırılmaması nedeni ile reddine,” karar verilmiş ise de, mahkemece bu alacak kalemi için davanın usulüne uygun olarak açılmamış olması nedeni ile 'davanın açılmamış sayılmasına' karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olmuş ise de, sonucu itibariyle doğru olan karar bu yönü ile ayrıca bozma konusu yapılmamıştır.
5- Taraflar arasında yıllık izin alacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunun 59. maddesi; “İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.” düzenlemesi haiz olup, davacı işçi halen davalı işyerinde çalışmaya devam eden işçi olup, dava konusu yıllık izin alacağı iş akdi devam ettiği için henüz muaccel hale gelmemiştir. Bir diğer anlatımla davacının yıllık izin alacağı, devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken bir borç olmayıp ancak fesih halinde ücrete dönüşen bir alacak olduğundan ve davacının iş akdi fesih edilmediğinden, yıllık izin alacağı henüz muaccel hale gelmemiştir. Yerel mahkemece, davacının yıllık izin alacağının muaccel hale gelmediği gözden kaçırılarak, bu alacak kalemi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, karar başlığında dava tarihinin 20.01.2012 olarak yazılması gerekir iken, maddi hata sonucu, 08.09.2016 olarak yazılmış olması da isabetsizdir. Yapılan hata yerinde düzeltilebilecek maddi hata olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2018/15472 E. , 2018/25895 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat