22. Hukuk Dairesi 2017/18502 E. , 2018/25868 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.03.2003 ile 15.10.2010 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işverence feshedildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi ve diploma teknik müdürlük maaşının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, asgari geçim indirimi ücret alacakları ve diploma teknik müdürlük maaşı talebinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-4857 sayılı İş Kanununun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
4857 sayılı Yasanın 32. maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
Somut olayda, davacı asgari geçim indirimi ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürmüş, davalı bu iddiayı kabul etmemiştir. Hükme esas alınan hesap raporunda asgari geçim indiriminin ücretin bir kısmının gelir vergisinden muaf tutulması sonucu oluştuğu, yani ücrete bağlı olduğu davacının herhangi bir ücret talebi bulunmadığından asgari geçim indirimi alacağına yönelikte bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı belirtilmiş ve mahkemece aynı gerekçeyle asgari geçim indirimi alacağı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacının asgari geçim indirimi alacağının ödendiğine yönelik herhangi bir ödeme belgesi sunulmamış olup davalı yanca bu alacağın ödendiğinin ispat edilemediği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır. Saptanan bu durum karşısında dava konusu asgari geçim indirimi alacağının kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında davacının hafta tatilinde çalışıp çalışmadığı ve bu itibarla hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.
Hafta tatili günlerinde çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen hafta tatili alacağının ödendiği varsayılır.
Hafta tatili günlerinde çalışıldığının ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de hafta tatili alacağı olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla hafta tatili günlerinde çalıştığını ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili çalışma günlerinin daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Hafta tatili günlerinde yapılan çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda, mahkemece bölge sorumlusu olarak çalışan davacının hafta tatili ücret talebi değerlendirilirken; dinlenen davacı tanık beyanlarının ifadesi dikkate alınarak ayda 1 hafta hafta tatilinde çalıştığı tespit edilerek söz konusu alacağa hak kazandığı kabul edilmiştir.
Mahkemece davacı tanık beyanları dikkate alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmış ise de, iş bu dosyada dinlenen davacı tanığı ... ile davalı işverenin husumetli olduğu, davacının ... Anadolu 3. İş Mahkemesinin ... Es. 2013/369 K.sayılı hizmet tespit dosyasında dinlenen davacı tanığı ... in de beyanında cumartesi ve Pazar günleri çalışmadıklarını beyan ettiği görülmektedir. Ayrıca, dosya kapsamına göre davacının eczanelerle irtibatlı olarak çalıştığı ve eczane çalışma saat ve günlerine göre bir çalışma sistemi olduğu anlaşıldığından Pazar günleri çalıştığı iddiası yaptığı işin niteliğine uygun düşmemekte ve söz konusu alacağa dair tanık beyanı dışında, yazılı belge de bulunmamaktadır. Bu durumda, hafta tatili alacağının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgililere iadesine, 03.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
F.K.
22. Hukuk Dairesi 2017/18502 E. , 2018/25868 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 36 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 37 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat