22. Hukuk Dairesi 2015/33800 E. , 2018/14294 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2015/33800 E. , 2018/14294 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalı ... Koruma ve Güvenlik Hiz. Eğt. Dan. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan ... fabrikasında taşeron şirketler bünyesinde güvenlik görevlisi olarak 15/8/2005 tarihinde çalışmaya başladığını, müvekkilinin iş akdinin fesh edildiği 20/10/2008 tarihine kadar aradaki altı aylık dönem dışında sürekli olarak çalıştığını, izinde olduğu dönemde 21/10/2008 tarihinde iken geçirdiği, kaza sonucu sol kolunu kaybettiğini, rapor bitimi işine döndüğünde, iş akdinin fesh edildiğini öğrendiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri, davacının talep konusu alacaklara hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın davalılardan Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü bakımından husumetten redidne, diğer davalı ... Koruma ve Güvenlik Hiz. Eğt. Dan. Tic. ve San. Ltd. Şti. bakımından ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davacı ve davalı ... Koruma ve Güvenlik Hiz. Eğt. Dan. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre ve özellikle; gerekçeli karar başlığında davalı taraf adı olarak “... FAB. İŞLT. MÜDÜRLÜĞÜ” belirtilmiş ise de; ilgili fanrika işletme müdürlüğünün tüzelkişiliği bulunmadığından davalı tarafın adının “Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü” olduğu anlaşıldığından, gerekçeli karar başlığında davalı taraf adının yanlış ifade edilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmekle tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davalı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
Belirtmek gerekir ki, her ihale sözleşmesi kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu sebeple, önceki ihale sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olması, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermez. Daha sonra yapılan sözleşmenin ayrıca kanuna uygunluk ve muvazaa yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu sebeple davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararları sadece muvazaalı olduğu tespit edilen ihale dönemlerini bağlayacak olup sonraki ihale dönemleri bakımından muvazaa araştırması yeniden ve yukarıda belirtilen ilkelere uygun şekilde yapılmalıdır. Diğer yandan işin ihale ile alt işverene devrinden sonra bu işte çalışan işçilerin alt işveren işçileri olarak çalışmaya devam etmeleri yada bazı işçilerin davalı ile sulh olmaları tek başına sonraki dönemlerin muvazaalı olduğunun kabulü anlamına gelmez.
Somut olayda; davacı davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu bu sebeple davalıların işçilik alacaklarından müşterek müteselsil sorumlu tutulmasını talep etmiş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, çalışanların işe giriş çıkışları, maaş ödemeleri ile ilgili davalı kurumu ilgilendirecek madde bulunmadığından hareketle davalı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün ihale mahamı olduğu değerlendirilmiş ve bu sebeple ilgili davalı bakımından davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında davacının çalıştığı dönemi de kapsayacak şekilde, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü (idare) ve değişik yüklenici firmalar arasında imzalanmış olan Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü ve İşyerleri İçin Özel Güvenlik Hizmeti Alımı Sözleşmeleri yer almaktadır. Özel güvenlik alım işinin niteliği de göz önünde bulundurulduğunda davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu sebeple Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün de işçilik alacaklarından müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğununun kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile söz konusu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizin başlangıcı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 120. maddesi hükmü uyarınca kıdem tazminatını düzenleyen 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesi halen yürürlüktedir. Anılan 14. maddenin 11. fıkrası hükmüne göre kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği 1475 sayılı Kanun'un 14/11. maddesinde öngörülmüştür. O halde faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. Bu noktada, iş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde 1475 sayılı Kanun'un 14/3. maddesine göre işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır.
Somut olayda, davacı hem dava dilekçesinde hem de ıslah dilekçesinde kıdem tazminatına fesih tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek banka faiz yürütülmesini talep etmiş olup, mahkemece kıdem tazminatına iş sözleşmesinin fesih tarihi olan 20/10/2008 tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek banka faizi yürütülmesi gerekirken, ıslah ile arttırılan miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön