22. Hukuk Dairesi 2018/5170 E. , 2018/14201 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2018/5170 E. , 2018/14201 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilin davalı işyerinde 20.11.2002 – 10.02.2014 tarihleri arasında temizlik görevlisi olarak çalıştığını, davacının 20.11.2002 tarihinde işe başlamasına rağmen sigorta girişinin 13.08.2003 tarihi olarak gösterilmesi, fazla çalışma ücreti ile yıllık izin ücretinin ödenmemesi, iradesi dışında sözleşme dışı işlere görevlendirmeye zorlanması nedenleriyle iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının işe giriş tarihinin 13.08.2003 olduğunu, fazla çalışmasının olmadığını, davacının iş sözleşmesinin işe gelmemesi sebebiyle ihtarname ile sonlandırıldığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından feshedildiğini, davacının kıdemi de değerlendirildiğinde sebepsiz yere iş sözleşmesini feshetmesinin olağan görülmemesine rağmen davacının iradesi dışında sözleşme dışı işlerde görevlendirildiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu işe başlangıç işlemlerinin geç yapıldığını kanıtlayamadığı ve bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının fazla mesai ücretinin de bulunmadığı, böylelikle davacının haklı feshe ilişkin iddialarını kanıtlayamadığı, davacı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshi uyuşmazlık konusudur.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14. maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.
Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.
Mülga 1475 sayılı Kanun döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir
4857 sayılı İş Kanununun 24. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır
İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü sebebiyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Kanun'un 33. maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.
Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.
İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin mülga 1475 sayılı Kanun döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır.
Somut olayda; davacı taraf, işe giriş tarihinin kuruma geç bildirilmesi, fazla mesai ücretleri ile yıllık izin ücretlerinin ödenmemesi ve iradesi dışında sözleşme dışı işlerde görevlendirilmeye zorlanması sebepleriyle haklı nedenle feshettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davacının iş sözleşmesinin işe gelmemesi sebebiyle sonlandırıldığını savunmuştur. Mahkemece, davacının iradesi dışında sözleşme dışı işlerde görevlendirildiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu işe başlangıç işlemlerinin geç yapıldığını ve fazla mesai ücretinin bulunduğunu kanıtlayamadığı böylelikle feshin haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre; davacı tanıklarından ..., 2002 yılında davalı işyerinde çalıştığını, doğum nedeniyle işten ayrılınca davacıyı işyerine kendisinin getirdiğini, doğum izni sonrası tekrar işe başlayınca davacının işten ayrıldığını, 1 ay sonra kendisinin işten ayrılınca davacının tekrar işe girdiğini, hatırladığı kadarıyla davacının 12 yıl kadar davalı işyerinde çalıştığını, kendisinin 2003 yılı içerisinde işten ayrıldığını beyan etmiş olup davalı tarafça da davacı tanığı ...'un 13.05.2003 tarihinde işten ayrıldığı belirtilerek buna ilişkin belge sunulmuştur. Halen davalı işyerinde çalıştığını beyan eden davalı tanıklarından Murat Özmen de, davacının kendisiyle yakın tarihlerde davalı şirkette çalışmaya başladığını beyan etmiş olup davalı tarafça da davalı tanığı Murat Özmen'in 03.04.2003 tarihinde işe başladığı belirtilmiştir. Belirtilen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının davalı işyerinde 2013 yılı mayıs ayında çalışmaya başlamasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumuna daha sonraki bir tarihte işe giriş bildirimi yapıldığı ve davacının iş akdini işe girişinin Sosyal Güvenlik Kurumuna geç bildirilmesi nedeniyle haklı olarak feshettiği anlaşıldığından kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön