22. Hukuk Dairesi 2016/20876 E. , 2019/18510 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 1990 yılında işe başladığı, santral operatörü ve en son sevkiyat ve üretim sorumlusu olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 19.12.2103 tarihinde işverence feshedildiği, en son aylık 2.400,00 TL ücret aldığı, 3 ayda bir ikramiye ödendiği, 360,00 TL yemek yardımı ödendiği, her yıl mart ayında önceki yıl performans primi ödendiği ancak iş sözleşmesi aralık ayında feshedildiği için 2013 yılı için ödeme yapılmadığı, 5 yılda bir ödenen ikramiyelerden 15 ve 20. yıl ikramiyelerinin ödenmediği, fazla mesai ve genel tatil çalışmasının bulunduğu iddiası ile fazla mesai ve genel tatil ücreti, performans primi ve kıdem yılı ikramiyesi alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında mevcut ibranamenin geçerliliği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanunun 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.
İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamında yer alan davacının imzaladığı 19.01.2014 tarihli ibranamede ücret, kıdem tazminatı, ek ödeme, yıllık izin ücreti ve ikramiye alacakları için yapılan ödeme miktarları gösterilmiştir. Aynı ibranamede ödeme miktarları gösterilen alacaklar dışında fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücretleri, her türlü sosyal yardımlar ve prim alacakları yönünden işverenin ibra edildiği belirtilmiş, mahkemece anılan ibraname gereğince davanın reddine karar verilmiş ise de ibranamede dava konusu edilen fazla mesai ve genel tatil ücreti, performans primi ve kıdem yılı ikramiyesi alacakları tek tek miktarları belirtilmek suretiyle yer almamıştır. Ayrıca söz konusu alacaklar banka aracılığı ile de ödenmemiştir.
Bu hali ile Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesine uygun ibranameden söz edilemeyeceğinden dava konusu edilen alacaklar dosya içeriğine göre hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2016/20876 E. , 2019/18510 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 36 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 33 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 36 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 33 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat