22. Hukuk Dairesi 2016/16779 E. , 2019/14133 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2016/16779 E. , 2019/14133 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ö. Aydın tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketlere ait işyerlerinde 16.07.2004-21.01.2011 tarihleri arasında aralıksız olarak kalıpçı ustası olarak çalıştığını, son olarak Irak'taki şantiyede çalışmakta iken iş sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak sona erdirildiğini, çalıştığı dönemlere ilişkin hak ve tazminatlarının davalı işveren tarafından ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı, yıllık izin, ulusal bayram genel tatil alacağı, fazla mesai ücreti alacağı, hafta tatili ücreti ve aylık çalışma ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, davacının 17.01.2009-31.01.2011 tarihleri arasında ... Ltd. Şti.'ne ait ... Projesi kaplamında Irak'ta kalıpçı olarak aylık 550,00 USD ücretle çalıştığını, davacının diğer davalı şirket Ohitan Ltd. Şti. İle arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının 29-31.01.2011 tarihleri arasında amirlerinden izin almaksızın ve amirlerine bilgi vermeksizin işe gelmediğini, bu hususun tutanaklarla sabit olduğunu, Irak'ta Türk bankası bulunmadığı için ücretlerin elden ödenmek durumunda kalındığını ancak çift bordro düzenlendiği ve gerçek ücretlerin bordroya yansıtılmadığı iddiasının doğru olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen çalışma sürelerinin gerçeğe ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davacının fazla çalışma yapmış olması halinde de fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini, herhangi bir alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, kalıpçı ustası olarak çalışan davacı aylık net ücretinin 1.250,00 USD olduğunu iddia etmiş, davalı işveren ise davacının 550,00 USD ile çalıştığını savunmuştur. Yargılama sürecinde dinlenen davacı tanıkları 1.250,00 USD olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece davacının iddiasına ve tanık beyanlarına itibar edilerek, bu ücrete göre yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur. Ancak yapılan emsal ücret araştırması yetersizdir. Bu sebeple, tanık beyanları ile yetinilmek yerine, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş ve sendikasız oluşu bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği sorulmalı, neticeye göre tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmelidir. Eksik araştırma ve incelemeyle salt davacı ve davacı tanıklarının beyanları esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliği'ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, dava ksımi dava olarak açılmış olup, davacı davasını 20.01.2016 tarihinde ıslah etmiştir. Islah dilekçesi davalıya 22.02.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından 02.03.2016 tarihli dilekçede zamanaşımı def'i ileri sürülmüştür. Süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def'inin ıslaha karşı zamanmaşımı def'i olduğu kabul edilmek suretiyle, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def'i değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı defi değerlendirilmeksizin hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön