22. Hukuk Dairesi 2017/25872 E. , 2019/22534 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 305. maddesine göre, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Tavzihle hükümdeki müphem veya muğlak yönlerin düzeltilmesi sağlanabilirse de hüküm fıkrasının değiştirilmesi veya hükme yeni bir fıkra eklenmesi mümkün değildir. Hükmü tavzih yolu ile değiştiren mahkeme kararı, 6100 sayılı Kanun'un 305/2. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğundan yerinde olmayan tavzih kararının davalı temyizi dikkate alınarak bozularak ortadan kaldırılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendi ve dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalı Belediyeye ait işyerinde diğer davalı şirket bünyesinde operatör olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, davacının ... Fuar alanı şantiyesinde çalıştırıldığını, işin süreli olduğunu, iş sözleşmesinin işin bitimi sebebiyle sona erdiğini, davacının alacaklarının toplu olarak ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalı ... Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda, mahkemece hükmün gerekçesinde “davacının 04/05/2013-14/10/2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin asgari geçim indirimi alacaklısı olduğu” belirtildiği halde gerekçede kabul edilenin aksine dava konusu asgari geçim indirimi alacağının reddine hükmedilmiştir.
Bu durumda, kararın açıklanan gerekçesi ile kurulan hüküm sonucu arasında çelişki bulunduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, mahkemece HMK'nın 297 ve 298. maddelerinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
2- Kabule göre de davacı işçinin fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Öte yandan, yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmalar açısından da geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tanıkları davacının haftanın yedi günü 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını, dini bayramlar ve 1 Ocak dışındaki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını beyan etmiş olup, mahkemece tanık anlatımı doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporuna göre davacının fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücretleri hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, dinlenen davacı tanıklarının ikisi de husumetli tanık olup, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında salt husumetli tanık anlatımına itibar edilerek sonuca gidilmesi mümkün değildir. Dosya kapsamında, davacının fazla çalışma hafta tatili çalışması ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiasını ispata yönelik başka bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.Yan delillerle desteklenmeyen ve aynı işveren aleyhine aynı iddia ile açtıkları davalar nedeniyle aralarında menfaat birliği bulunan davacı tanıkların beyanlarının fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiası yönünden hükme esas alınması mümkün olmadığından; diğer bir ifade ile yeterli ve inandırıcı delillerle ispatlanamayan fazla çalışma hafta tatili çalışması ile ulusal bayram ve genel tatil alacağı taleplerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05/12/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2017/25872 E. , 2019/22534 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 58 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 45 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 71 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat