22. Hukuk Dairesi 2019/7522 E. , 2019/19975 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2019/7522 E. , 2019/19975 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacı ve arkadaşlarının yüklenici firma vasıtasıyla istihdam edilmeye başlandıkları ilk günden itibaren ... işçisi olduklarının kesinleşen yargı kararı ile tespit edildiğini, davacının, ...Sendikası'na üye olmasına ve üyelikleri Karayolları Genel Müdürlüğüne bildirilmesine rağmen, işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılmadığını ileri sürerek, 6772 sayılı Kanundan ve toplu iş sözleşmesi hükümlerinden kaynaklanan işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kurumun alt işverenlerinde çalıştığını, bu nedenle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, mevzuata göre toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sadece idare işçilerine uygulanabileceğini, 6001 sayılı Kanunun 4. maddesinde idarenin asli görevlerini başkalarına yaptırabileceğinin hüküm altına alındığını, istemin kabulüne İş Kanunu'nun 2/9. maddesinin de engel oluşturduğunu, 4734 sayılı Kanun vasıtası ile yapılan hizmet alımlarında yüklenici firma işçilerinin toplu iş sözleşmesi hükümleri dışında kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesi istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki ve davalı aleyhindeki dosyaya sunulan Mahkeme kararlarından davacının başından beri davalı işçisi olduğu ve önceki bir dönem içinde benzer nitelikli işçilik alacaklarının başka Mahkemelerce hüküm altına alınmış olduğu, sendika üyelik, aidat, işverene bildirim tarihlerinden de davacının ihtilafa konu dönemdeki toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanacak şekilde işçi olmasına rağmen ispat yükü de kendinde olan davalı işverence yararlandırıldığının dosya içeriğinden ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesi'nce, davacı işçinin, baştan itibaren davalının işçisi olduğunun tespiti ile ücret farkı alacağının ödetilmesi istemine ilişkin davasının kabulü yönünden verilen kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararı ile kesinleşmiş olduğu, kesinleşmiş yargı kararı ile davalı Kurum ile alt işveren olarak nitelenen şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu ve davacı asıl işveren işçisi olarak kabul, kesinleşmiş mahkeme kararı ile davacıyı Karayolları Genel Müdürlüğünün işçisi kabul ettikten sonra, yeni ihale döneminde yeni alt işverenler ile yapılan yeni ihale sözleşmeleri ile onları tekrar alt işveren işçisi saymanın 4857 sayılı Kanun’un 2/7. maddesindeki adi kanuni karine (asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması) kapsamına girdiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizce sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek; dava açıldıktan sonra davacı vefat ettiğinden davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için Mahkemece, mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması konusunda davacı vekiline süre tanınması gerektiği, kabule göre de davacının daha önce açtığı davada hüküm altına alınan 23.06.2010-06.10.2010 tarihleri arasındaki fark ücret alacağının, hesaplama sırasında dışlanması gerektiği gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan Sonra İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince, tarafa teşkili yönünden yapılan bozma gerekleri yerine getirilmeksizin 23.06.2010-06.10.2010 tarihleri arasındaki fark ücret alacağı hesaplamadan dışlanmış ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1. Dosya kapsamının değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyulan bozma ilamından sonra tesis edilen İlk Derece Mahkemesi kararında uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Dosya içeriğinden, davanın 08.03.2013 tarihinde açıldığı, davacının, yargılama aşamasında 14.07.2015 tarihinde öldüğü, davacı vekilinin mirasçılardan vekalet aldığına ilişkin dosyada belge bulunmadığı, karar başlığında da mirasçıların gösterilmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 55. maddesinde, “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacının ölümü ile mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti oluşmuştur. Elbirliği mülkiyeti kanundan veya kanunda sayılmış olan sözleşmelerden doğar. Burada ortakların belirlenmiş payları olmayıp eşyanın mülkiyeti ortakların tümüne aittir. Miras ortaklığı da kanundan doğan elbirliği mülkiyeti olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesinde düzenlenmiştir. 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce ise elbirliği ile mülkiyet mülga 743 sayılı Medeni Kanun'un 581. maddesinde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları, sözleşme veya kanundan doğan temsil yada yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edeceklerine dair hüküm bulunmaktadır. 640. maddenin 4. fıkrasında 'Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.' denilmekte ise de bu terekenin korunması anlamında nitelendirilemez. Bu sebeple aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar.
Somut olayda, Dairemizin 04.07.2018 tarihli bozma ilamı ile dava açıldıktan sonra vefat eden davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece, mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması konusunda davacı vekiline süre tanınarak, taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozma yapılmasına rağmen; bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesi tarafından bozma gereği yerine getirilmeksizin taraf teşkili usulüne uygun şekilde sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup aynı sebeple yeniden bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, 24/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön