22. Hukuk Dairesi 2017/24664 E. , 2019/19186 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2017/24664 E. , 2019/19186 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 25.09.2006 - 11.07.2012 tarihleri arasında el işçisi olarak çalıştığını, resmi kurumlara gerçek ücretinden düşük olarak asgari ücret seviyesinde bildirim yapıldığını, haklarının ödenmemesine rağmen ihbar ve kıdem tazminatı ödenmiş gibi belge imzalatıldığını, alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, asgari geçim indirimi, aylık ücret, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında dosyada mevcut ibraname konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun'un 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.
İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
6098 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, ibraname 11.07.2012 tarihli olup Yeni Borçlar Kanunu döneminde imzalanmıştır. Dosya kapsamında banka ödemesine dair belge bulunmamaktadır.
Mahkemece dosya kapsamındaki ibranamenin 6098 sayılı Kanun'un 420. vd maddelerine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle ibranameye değer verilmeden ve ibraname içeriğindeki ödeme miktarları dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir. Gerçekten de dosya kapsamında mevcut ‘ibraname’ başlığını taşıyan 11.07.2012 tarihli belge incelendiğinde, belgenin iş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren en az 1 aylık süre geçmeden düzenlendiği, ibranamede 1.110,50 TL ihbar tazminatı ve 1.930,02 TL kıdem tazminatı ödendiğinin belirtildiği ancak ödemenin banka aracılığıyla yapıldığına dair bir kaydın olmadığı görülmektedir. O halde ibranamenin geçerli olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan mahkemece ortada geçerli bir ibra belgesinin bulunmadığı sonucuna varılması isabetlidir. Ne var ki dosyada mübrez olan ve davacı imzasını içeren “İhbar Tazminatı Bordrosu” başlıklı bila tarihli belgede davacının 18.06.2010 -11.07.2012 dönemi çalışmasına ilişkin olarak 1.316,70 TL brüt (1.110,50 TL net) ihbar tazminatı, yine davacı imzasını içeren “Kıdem Tazminatı Bordrosu” başlıklı bila tarihli belgede de, davacının 18.06.2010 -11.07.2012 dönemi çalışmasına ilişkin olarak 1.942,84 TL brüt (1.930,02 TL net) kıdem tazminatı ödemesi yapıldığının belirtildiği ancak söz konusu belgeler ile ilgili olarak mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü çerçevesinde davacı asilin anılan belgeler ile ilgili beyanı alınmadan sonuca gidilmesi yerinde görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş, söz konusu kıdem ve ihbar tazminatı bordrosu başlıklı belgeler ile ilgili olarak, davacının bu bordrolardaki imza ve içeriği ile ilgili beyanına başvurmak suretiyle kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturularak sonuca gidilmesidir. Bu husus göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında giydirilmiş ücretin hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Giydirilmiş ücretin tespitinde, 4857 sayılı Kanun'un 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler dikkate alınır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı iddiası ve tanık anlatımları doğrultusunda işverence yemek yardımının sağlandığı kabul edilerek, giydirilmiş ücret hesabında günlük 4,29 TL yemek yardımı ücrete eklenmiştir. Ancak yemek yardımının miktarına ilişkin dosya içerisinde bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu konuda bir araştırmada yapılmamıştır. Mahkemece, yemek yardımının işverene maliyeti de göz önünde bulundurularak ilgili kuruluşlardan işyerinin niteliği ve davacının çalışma dönemi de belirtilerek fesih tarihindeki bir öğün yemek bedelinin ne kadar olduğu sorulup belirlendikten sonra tespit edilecek yemek bedeli giydirilmiş ücrete ilave edilmelidir. Bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.10.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön