22. Hukuk Dairesi 2017/24821 E. , 2019/18906 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2017/24821 E. , 2019/18906 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı şirketin hazır beton işi ile uğraştığını, bir kısım işlerini de taşerona verdiğini, bu işlerden birinde taşıma işi olduğunu, taşıma işini taşeron şirket olan ... İnş ve Tic A.Ş verdiğini, davacının şoför olarak hazır beton işinde çalıştığını, 24.06.2004 tarihinde işe başladığını, 04.07.2011 tarihinde davalı işveren tarafından iş akdinin haksız olarak sonlandırıldığını, ancak işveren tarafından davacının atandığı meydancılık görevini beğenmemesi sebebi ile iş akdinin sonlandırıldığının iddia edildiğini, davacının resmiyette gerçek ücretinden daha az ücret gösterildiğini ancak aylığının net 1.500,00-TL olduğunu, ücretinin bir kısmının bankadan bir kısmının elden ödendiğini,işçilerin notere yönlendirildiğini yasal haklarını alabilmek için bir çok belge imzalatıldığını, davacının haftada 7 gün sabah 06-07:00- 22, 23:00’e kadar çalıştığını, dini milli bayramlarda çalıştığını, hafta tatillerinde çalıştığı halde izinli gibi imza attırıldığını, davacıya yıllık izin verilmediğini beyan ederek; kıdem tazminatı, İhbar tazminatı, yıllık ücretli izin, Fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili alacağı tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Oyak Beton vekili, kısmi dava açılamayacağını, davacının kendi işçileri olmadığını, davacının çalıştığını beyan ettiği dönemde dava ihbar olunan ... İnş ve Tic A.Ş ile aralarında sözleşme yapılmış olduğunu, bu sözleşmeye göre de davalı şirketin bu davada taraf olamayacağını, davacının işçilik haklarından davalı şirketin sorumlu olamayacağını, davalı Oyak ile ... arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisi olmadığını, davalı şirketin hazır beton üretimi işi yaptığını, ...’ nın taşıma işi yaptığını, davalı şirketin 30.03.2004 tarihinde kurulduğunu, dava konusu talepler ile ilgili zamanaşımı def’inde bulunduklarını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
İhbar Olunan ... İnş ve Tic A.Ş vekili, davacının, 04.04.2006-15.08.2006 tarihleri arası çalışmasının istifa ederek sona erdiğini, daha sonra 10.07.2008 tarihinde yeniden işe girdiğini çıkış tarihinin 04.07.2011 olduğunu, davacının işten ayrılma sebebinin iş bitimi olduğunu, davacının haklarının ödendiğini, davacıya kıdem tazminatı olarak 4.498,04 TL ihbar tazminatı net 1.790,42 TL yıllık izin net 488,46 TL olarak 05.09.2011 de 4.192,31 TL ve 04.08.2011 de 2.819,72 TL ödendiğini, davacının son aldığı brüt ücretin 1.461,83 TL olduğunu, taleplerinin zamanaşımına uğradığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının 15.08.2006 tarihinde istifa edip etmediği, etmiş ise istifanın iradesinin fesata uğratılarak alınıp alınmadığı hususları uyuşmazlık konusudur.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanunu'nda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacı davalı işyerinde 24.04.2004- 31.03.2005, 04.04.2006- 15.08.2006, 06.04.2007- 07.01.2008, 10.07.2008-04.07.2011 tarihleri arasında toplam 4 yıl 10 ay 14 gün çalışması olan ve mikser operatörü olarak çalışan işçidir. Mahkemece davacının tüm çalışma dönemi için kıdem, ihbar tazminatı alacağı belirlenerek hüküm altına alınmıştır. Ancak dosya dosya içindeki tutanak isimli belgeye göre davacının ;'15.08.2006 tarihinde Ser- ka ltd şirketinden kendi isteğimle ayrıldım ' şeklinde tarihsiz bir dilekçe bulunmaktadır. Davacı asil duruşmada belgeye karşı ;' Bana gösterilen tutanaktaki ve ibraname altındaki imza bana aittir Ben 2006 yılında işten çıkartıldım, çıkış sırasında işveren tarafından imzalatılmıştı. 2006 yılında çıkartıldığım sırada herhangi bir kıdem, ihbar tazminatı ödemesi yapılmamıştır.' şeklinde beyanda bulunmuştur. Dosya içinde yine o döneme ilişkin ibraname bulunmakta olup, bu belgeye göre davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı bu dönemde imzalamış olduğu tutanak ve ibraname başlıklı belgelere karşı, iradesinin fesata uğratıldığına dair bir beyanda bulunmadığı gibi dinlenen tanıklarda bu yönde bir beyanda bulunmamışlardır. Bu nedenle davacının 15.08.2006 tarihinden önceki çalışmasının istifa nedeni ile sona erdiğinin kabulü gerekir. Davacının iş akdinin 15.08.2006 tarihinde istifa ile sona erdiği kabul edilmesi nedeni ile davacının sonraki dönem olan 06.04.2007- 07.01.2008, 10.07.2008-04.07.2011 dönemleri için kıdem ve ihbar tazminatı alacağı hesabı yapılmalı ve davacıya yapılan ödemeler belirtilen dönem çalışmasından kaynaklanan alacaklarından mahsup edilmelidir. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında ıslaha karşı ile sürülen zamanaşımı savunması nedeniyle zamanaşımına uğrayan fazla çalışma ve hafta tatili alacağı bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliği'ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davasını 23.11.2015 tarihinde ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi davalıya 21.12.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı aynı gün zamanaşımı definde bulunmuştur. Ne var ki; mahkemece davalının ıslaha karşı zamanaşımı savunması nedeniyle dava dilekçesinde talep edilen fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının bir kısmının zamanaşımına uğradığı dikkate alınmamış olup bu husus hatalı bulunmakla bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön