22. Hukuk Dairesi 2017/19338 E. , 2019/1537 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalı ... Rektörlüğü vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalılardan ... Rektörlüğüne ait işyerinde değişen alt işverenler bünyesinde servis şoförü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının/bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalıların Cevabının Özeti:
Davalı ... Rektörlüğü vekili, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının hizmet alım sözleşmesine göre işi üstlenen şirketlerin işçisi olduğunu, davalı Üniversitenin işçilik alacaklarından sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... İnş. Enerji ... İşleri ... San. Tic. Ltd. Şti. vekili, davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığını, herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, fazla çalışma yapmadığını, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmasının bulunmadığı belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde davacı vekili ile davalı ... Rektörlüğü vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Davalı ... Rektörlüğü’nün Temyizi Yönünden:
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Dosya içeriğine göre davalı yanca temyize konu edilen (bilirkişi raporu ile belirlenen toplam alacak miktarı 1.303,79 TL olmak üzere) alacak miktarı 200 TL olup, karar tarihi itibari ile 2.080,00 TL kesinlik sınırı kapsamında kaldığından davalı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427, 432. maddeleri uyarınca REDDİNE karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı Temyizi Yönünden:
1-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut uyuşmazlıkta, servis şoförü olarak çalışan davacı işyerinde fazla çalışma yapmasına rağmen bu çalışmalara ait ücretinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının günlük çalışma süresinin iki buçuk saat, haftalık çalışma süresinin ise on iki buçuk saat olduğu yönündeki bilirkişi raporuna itibar edilerek fazla çalışma alacağı talebinin reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan raporda, yapılan işin özellikleri ve tanıkların birbirini doğrulayan beyanları nazara alındığında; davacının sabah saat 07.00'de servise başlayıp personeli işyerine getirdiği, akşam saat 17.00'de personeli işyerinden alıp evlerine dağıttıktan sonra saat 18.15'te servis aracını garaja teslim edip paydos ettiği, akşam servisinin; 17.00-18.15 aralığında, bir saat on beş dakika, sabah servisinin de bir saat on beş dakika süreceği dikkate alınarak günlük servis süresinin iki buçuk saat olduğu, böylece davacının fazla çalışmasının bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ne var ki Mahkemece davacının günlük çalışma düzeni konusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan, hatalı bilirkişi raporuna itibar edilerek sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. İş Kanunu’nun 66 maddesinin ( c) bendine göre, işçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler iş süresinden sayılır. Somut olayda, tanık beyanları ve bilirkişi raporu doğrultusunda davacının salt servis süresi günlük çalışma süresi olarak nitelendirilmiş ise de, davacının sabah ve akşam servisi arasındaki süreyi ne şekilde kullandığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Öncelikle, davacının sabah ve akşam servisi arasındaki sürede fiilen işyerinde işe hazır olarak bulunup bulunmadığı ve günlük çalışma düzeninin ne şekilde oluşturulduğu, varsa günlük çalışma planı, iş çizelgesi, giriş-çıkış kayıtları, araç takip çizelgesi, puantaj kayıtları vb. belgeler ile tanık anlatımları doğrultusunda belirlenmeli, buna göre davacının günlük çalışma süresi ve ara dinlenme süresi de dikkate alınarak fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında bir sonuca varılmalıdır. Ayrıca tanık anlatımları doğrultusunda değerlendirme yapılırken, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek tanıkların davacının çalışma düzeni hakkında bilgi sahibi olup olmadığına dikkat edilmelidir. Mahkemece belirtilen yönler göz önüne alınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık iş sözleşmesinin davacı tarafça kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde feshedilip feshedilmediği noktasındadır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davacının 01.08.2013 tarihli dilekçesindeki “İşyerinizden kendi isteğimle ayrılmak istiyorum. Herhangi bir alacağım yoktur. Gereğini bilgilerinize arz ederim” şeklindeki beyanı “işçinin istifası” olarak kabul edilerek, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Kararda, tanıkların feshe yönelik bilgisinin bulunmadığı, davacının dilekçedeki imzasını inkar etmediği gerekçesine dayanılmış ise de, davacı vekili, dosyada sureti bulunan söz konusu belgenin davacıdan sadır olmadığını, belgenin aslı celbedilerek davacının isticvabı ile belge üzerinde teknik inceleme yapılması gerektiğini, fotokopi olan belgeye göre hüküm kurulamayacağını beyan ederek dilekçesi ekinde gerçekte davacının işverene sunduğu 01.08.2013 tarihli dilekçeyi sunmuştur. Dosya kapsamından, istifa dilekçesi aslının Mahkemece istenilmesine rağmen, davalı tarafça dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, Mahkemece davacı tarafça itiraz edilen fotokopi niteliğindeki belge dikkate alınmak suretiyle, iş sözleşmesinin istifa suretiyle sona erdiğinin kabulü hatalı olmuştur. Diğer taraftan, davacı taraf dosyaya gerçekte işverene sunduğunu ileri sürdüğü 01.08.2013 tarihli yazıyı sunmuş olup, bu yazıda “'çalıştığım yıllara ait kıdem tazminatı, fazla mesai ve kullanmadığım izin ücretlerimin tarafıma ödenerek 02.08.2013 tarihinde işten ayrılışımın verilmesi, kıdem tazminatı, fazla mesai ve kullanmadığım izin ücretlerimin tarafıma ödenmemesi durumunda faizi ile birlikte tarafıma ödenmesi için yasal yollara başvuracağımın bilinmesi...' gerektiği ifade edilmektedir. Bu yazıya göre, iş sözleşmesinin davacı tarafça feshedildiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebeple feshedilip feshedilmediği hususu ayrıca değerlendirmelidir. Mahkemece yapılması gereken iş, anılan dilekçe doğrultusunda ve dilekçede bildirilen fesih gerekçesi ile bağlı kalınarak davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığını açıklığa kavuşturmaktır. İş Kanunu’nun 24/2-e maddesine göre işçinin fazla çalışma ücretinin ödenmemesi haklı bir fesih sebebi olup, bozma kararının birinci bendine göre gerekli araştırma ve inceleme yapılarak bu araştırmanın sonucuna göre, iş sözleşmesinin feshinin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı ve davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve hatalı hukuki değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2017/19338 E. , 2019/1537 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 30 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 43 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat