22. Hukuk Dairesi 2017/28791 E. , 2020/5133 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2017/28791 E. , 2020/5133 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedildiğini beyanla, fark kıdem ve ihbar tazminatlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacının aylık ücret miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re'sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacı işçi son aylık net 2.250,00 TL ücret karşılığı çalıştığını ileri sürerken, davalı davacının aylık ücretinin asgari ücret olduğunu savunmuştur. Davalı işverence kıdem ve ihbar tazminatı bordrolarındaki hesaplamalara esas alınan ücretin brüt 980,17 TL olduğu görülmektedir. Davacı tarafından ücretlerin bankaya yatırılandan daha yüksek olduğuna dair çalışanların banka- kasa- toplam maaş bilgilerini içerir bir çizelge sunulmuş ise de, üzerinde tarih, kaşe, imza bulunmaması sebebi ile içeriğine itiraz da edilen bu belgeye itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, mahkemece yapılan emsal ücret araştırmasının ...’ten alınan yazı cevabı ile sınırlı olduğu, yazıda sözü edilen meslek grubunun davacının yaptığı iş ile, belirtilen dönemin ise fesih tarihi ile uyumlu olmadığı görülmektedir.
Dosya içeriğinde davacı tarafından dayanak olarak sunulan ödeme fişleri bulunmaktadır. Bunlardan 1.643,00 TL tutarlı ve 07.05.2010 tarihli ödeme fişinde 'şubat maaşı' açıklaması yer almakta olup 2.260,00 TL tutarındaki diğer belgede ise açıklama bulunmamaktadır. Davalı vekili, bu ödeme belgelerindeki imzalara ilişkin savunmasında, bu imzaların davalı şirketin işten ayrılan eski Genel Müdürü ...'ya ait olduğunu, bu kişinin şirketi zarara uğratmak kastıyla geriye dönük belgeler düzenleyerek davacıya verdiğini, hatta belgelerden birinin tarihsiz olarak düzenlendiğini ve imzasız belgenin üst kısmına davalı şirket yetkilisi ...'nun imzası taklit edilerek inandırıcılığın sağlanmaya çalışıldığını; ancak, anılan belgedeki (üstte yer alan) imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını, ...’nın davalı şirketi zarara uğratmak kastı ile kendisiyle birlikte hareket eden ve işten ayrılan işçilere geriye tarihli belgeler düzenleyerek verdiğini, sonuç olarak her iki belgedeki tüm imzalara itiraz ettiklerini savunarak tarihsiz belgenin üst kısmındaki imza ile davalı şirket yetkilisi ...'nun imza örneklerinin alınarak imza incelemesi yaptırılmasını talep ettiklerini, bu nedenle bu belge aslının dosyaya celbini talep ettiklerini belirtmiş; davacı ise 21.03.2016 havale tarihli beyan dilekçesi ile, anılan belgelerdeki imzaların o dönem belge düzenleme yetkisi bulunan Genel Müdür ...'ya ait olduğunu dile getirmiştir. Davalının bu yöndeki savunması; gerek cevap dilekçesi, gerekse aşamalarda sunulan bilirkişi raporuna ve ıslah dilekçesine itiraz dilekçeleri ile 27.09.2016 havale tarihli beyan dilekçesinde vücut bulduğundan, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan, davacı yanca sunulan ödeme belgelerindeki imzalar konusunda davalı yanca imza itirazında bulunulmadığına yönelik belirleme doğru olmamıştır. Bu itibarla, davalı tarafından söz konusu belgeler üzerindeki atılı imzalara açıkça itiraz edildiğinden, bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadan, davalı itirazları karşılanmaksızın bilirkişi raporunda yer alan hatalı değerlendirme doğrultusunda davacının aylık ücret miktarı konusundaki iddiasının kanıtlandığının kabulü isabetsiz olmuştur. Mahkemece öncelikle, savunma çerçevesinde her iki belge üzerinde imza incelemesi yaptırılmalı, söz konusu belgelerin imza tarihinde davalı şirketi temsil ve ilzama kimlerin yetkili olduğu tespit edilmelidir. Mevcut emsal ücret araştırmasının yetersiz de olması sebebiyle, yukarıdaki ilke kararında belirtildiği şekilde davacı iddiası değerlendirilip ilgili oda ve meslek kuruluşlarından ayrıntılı emsal ücret araştırması yapılmalı, tarafların iddia ve savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirilerek davacının gerçek ücreti tespit edilmelidir. Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 01.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön