22. Hukuk Dairesi 2016/33046 E. , 2020/9518 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 2008-2015 tarihleri arasında davalılara ait iş yerinde çalıştığını, her gün sabah 06:00 da işe başladığını, geç saatlere kadar işe devam ettiğini, bu çalışma biçiminin haftanın 7 günü ve resmi tatillerde de aynı şekilde sürdüğünü, müvekkilinin hiç izin kullanmadığını, buna rağmen müvekkiline fazla mesai, yıllık ücretli izin gibi yasal haklarının ödenmediğini, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, fazla çalışma alacağı,hafta tatili alacağı ile genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıların cevaplarının özeti:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, ...İli Devlet Su İşleri 8. Bölge Müdürlüğü şube olup taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, husumet ve zamanaşımı itirazlarında bulunduklarını, müvekkili idarenin asıl işveren değil ihale makamı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı ... İnş. Taah. ve Tic. A.Ş. ve davalı ... İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının istifa edip işten ayrılarak ibraname verdiğini, dava konusu işyerinde mevsim koşulları ve güvenlik gerekçesiyle fazla mesai yapılmadığını ve hafta tatillerinde de çalışılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz başvurusu:
Karar, davacı vekili ve davalılar vekilerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Davalılar ... İnş. Taah. ve Tic. A.Ş. ve ...İnş. San. ve Tic. A.Ş. temyiz başvurusu yönünden;
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların gerekçeli temyiz dilekçelerini vermedikleri dikkate alınarak, gerekçesiz temyiz dilekçesi çerçevesinde kanunun açık hükmüne ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususları ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesine göre, davalıların temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı ve davalı ... temyiz başvuruları yönünden;
1-Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık davalının ihale makamı olup olmadığı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrasına göre “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur”. 4857 sayılı Kanunu’nun 3. maddesinin 2. fıkrasına göre alt işveren, kendi işyerinin tescili işçin asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte işyerinin kayıtlı olduğu bölge müdürlüğüne bildirim yapmakla yükümlüdür. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması, bildirimi ve işyerinin tescili ile yapılacak sözleşmede bulunması gerekli diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar Alt İşverenlik Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 5.maddesinin son fıkrasında bir işyerinde her ne suretle olursa olsun asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulmasının yeni bir işyeri kurulması olarak değerlendirileceği öngörülmüştür.
İş Kanunu’nun 2/6. maddesine göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin ortaya çıkabilmesi için kurulan bu yeni işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin varlığı şarttır. Başka bir anlatımla, asıl işverenin o işyerinde işçi çalıştırarak işveren sıfatını koruması, işin bütününün yapılmasını başka bir işverene devretmemiş bulunması gerekir. Bu husus, Yönetmeliğin 4.maddesinin a bendinde “Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır” şeklinde belirtilmiştir.Somut olayda, davacının, davalı ... ile davalı şirketler arasında ... Sulaması İnşaatı” işi için akdolunan sözleşme gereğince yapılması öngörülen işlerde istihdam edildikleri anlaşılmaktadır. Mahkemece, ilgili sözleşme ve/veya sözleşmeler getirtilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olup, Dairemizce sözleşmenin temini istem konusu yapılmış ve davalı idarece gönderilen sözleşmenin incelenmesinde, bu sözleşmenin ... ile davalı ... İnş. Tahh. ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan 26.01.1998 tarihli asıl sözleşmenin eki mahiyetinde akdolunduğu ve 14.08.2013 tarihli noter onayına istinaden yürürlük kazandığı anlaşılmaktadır. Asıl sözleşmenin “İşin Tarifi” başlıklı 2. maddesinde ise teknik şartnameye atıf yapılmakla birlikte, teknik şartname sözleşme ile birlikte gönderilmediği için sözleşmenin konusu tam olarak tespit edilememektedir. Bu durum karşısında mahkemece yapılması gereken, ilgili sözleşme ve teknik şartnamelerin eksiksiz bir biçimde getirtilerek, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda gerekli araştırmaların yapılması, sözleşmelerin konu ve kapsamına göre davacının ifa ettiği işi de nazara alınıp, davalı ...’nün ihale makamı olup olmadığının ve bu bağlamda sorumluluğunun İş Kanunu'nun 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği de duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmesidir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre ise, davanın üç ayrı davalısı olmasına rağmen, hüküm sonucunda “davalıdan alınarak” ifadesinin kullanılması suretiyle hangi davalıdan bahsedildiği belirtilmemiş ve infazda tereddüte yol açılmıştır. Temyiz incelemesine konu edilen karar, bu hali ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine aykırı olup infazda tereddüt oluşturacak mahiyettedir. Bu nedenle mahkemece, yukarıda yer alan ilkeler doğrultusunda karar verilmesi; hangi davalıdan, hangi gerekçe ile tahsil hükmünün kurulduğunun açıkça belirtilmesi ve hüküm fıkrasının da buna uygun olarak düzeltilip yazılması gerekmektedir. Anılan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozma sebebidir.
3-Öte yandan, davalı ...’nün davada usulünce temsil edilmesine rağmen, karar başlığında davalı olarak, taraf sıfatı bulunmayan ... ...”nün yer alması da isabetli görülmemişşir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine,14.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2016/33046 E. , 2020/9518 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 39 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat